Gittin gideli içimde öyle bir sızı var ki...
Benim için daha da buruk. İlk defa bu bayram mezarlık ziyareti planlıyorum... Çünkü bu bayram bu şehrin mezarlığında bir yakınım yatıyor artık... Canım babam, bizleri bekler... Anladım ki, hüzünler de bağlıyormuş bizleri yaşadığımız yere... Tıpkı yaşanmışlıklar gibi.
Liseden itibaren yaşadığım bu kente geldiğim ilk gün hayran olmuştum zaten. Ancak babamın mezarının bu şehirde olmasıyla, buraya daha da kök saldığımı ve kopamayacağımı hissediyorum.
KÜÇÜK SANIYORUZ
Her bayram tekrarladığınız küçük alışkanlıkları gerçekleştiremediğinizde içinizdeki boşluğun büyüklüğü sizi şaşırtıyor. Annenizin evde hazırladıklarına rağmen, sizin götürdüğünüze çocuklar gibi sevinen babanızın sevdiği tatlıya eliniz uzanamıyor mesela... Ya da sabah kahvaltıya kurban kavurmasını yetiştirmesi için annemin iki ayağını bir pabuca sokan babamın sesi eksik oldu bu bayram... Sofrada şükürlerle kurban etini yiyişi ve sonrasında yaptığı yemek duası da...
Hayatı güzelleştiren küçük sandığımız büyük alışkanlıklarımız olmalı.
Hayata anlam katan... Babamın yaptığı yemek duası gibi örneğin...
Onun gibi yapamasak da yemekten sonra onu anmamızı sağlayan, dudaklarımızda hüzünle karışık gülümseme yaratan.
DEDELERLE MUTLULUK
Çocuklarımız, bu bayram ellerini öpüp sarılamasalar da büyükleri hatırlasınlar mutlaka... Hatırlamakla kalmayıp önemsediklerini göstersinler. Böylece büyüklerimizin duyduğu mutluluk, küçüklerin kalplerinde de huzur çiçekleri açtıracak. Hayatla ilgili gerçek anlamları sorgulatacak... Hatta yeni bakış açıları gösterecek... Bir nevi terapi yani. Katıksız sevgiden bahsetmiyorum bile. Bir kız çocuğunun hayatında babanın önemi yadsınamaz. Arkanızdaki dağ, Alzheimerlı iken bile sizin en büyük koruyucunuzdur. 40'lı yaşlarda dahi olsanız, onun minik ve güzel kızısınızdır hep... İşte o babanız, çocuklarınızın da en büyük özgüven kaynağıdır. Torunlar hep en iyisi, en koşulsuz sevilenidir çünkü.
Yeni normal, tamamen eskiden uzaklaşmak anlamına gelmemeli. Hele de köklerimizden asla... Köklerimiz derinleştikçe dik duruşumuz kolaylaşacak, sağlamlaşacak...O kökler, toprağın derinliklerinden beslenmemizi sağlayacak... Vakit varken, ilk ağızdan anılar dinletin çocuklarınıza.
Hızla değişen dünyada, değişmeyen insani değerleri görsünler, dinlesinler ve sonrasında da uygulasınlar. Emin olun, youtube videolarından kafasını kaldırmayan çocuğunuzun dedesini veya ninesini dinlerken ilgisine siz de şaşıracaksınız... Hatta karşılıklı kahkahalara da tanık olacaksınız.
Nörobilimciler, deneyimlerin beyindeki bağlantıları oluşturduğunu söylüyor. Bu bağlantılar arttıkça, yetenekler de gelişiyor. Kullanılmayan bağlantılar ise zamanla yok oluyor...
Beyin, anılarla besleniyor yani. Hatta başkalarının anıları ile de... Hele de bu anılar, yakın tarihten süzülüp gelmiş ve sizin köklerinizle ilgili olduğunda tadından yenmiyor tabir yerindeyse. Hayatın bu lezzetleri ile çocuklarımızı tanıştırmak, en azından mahrum etmemek boynumuzun borcu olmalı onlara karşı. Ve tabi büyüklerimize de... Vakit varken...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.