Sevginin farklı dilleri
Bugüne biraz romantizm katalım dediğinizde çiçek yerine temiz bir mutfağı tercih edeceğini söyleyen biri oldu mu hayatınızda? İşte farklı sevgi dillerinin temel bir örneği.
Kuşkusuz her birimiz sevgiyi farklı şekilde ifade ediyor ya da gösteriyoruz.
Ancak bu farklılıklar duyguların ve iyi niyetlerin bazen tercümede kaybolmasının nedeni olabiliyor. Dün bir arkadaşımla sohbet ederken hayatına bir anda girip aynı hızla çıkan görüşmesinden bahsetti örneğin.
Yorumunda şu cümleler dikkatimi çekti. Ben sevginin her türlüsünü gördüm. Saçımı okşayıp beni severek uyutanı da, sabah öperek uyandıranı da... Bu yüzden çok net benim aradığım bu değil!
SEVME BİÇİMLERİ
Şimdi sizler de düşünün, birlikte olduğunuz insan sevgisini size nasıl ifade ediyor, zaman zaman sizi sevip sevmediğini sorguladığınız oluyor mu? Peki, partnerinizden farklı bir sevgi dili konuşuyor olabileceğinizin farkında mısınız? Öyleyse bu konuda yalnız olmadığınızı bilmenizi isterim. Her birimizin sevme kapasitesi ve sevgiyi ifade etme biçimi farklı. Bazılarımız için hediye vermek veya almak sevginin bir ifadesi gibi.
Bazıları için sarılmak, kimisi için fiziksel dokunuşlar bir sevgi ifadesi.
Bazılarımız sevgiyi onaylanarak almak ister. Onları sevdiğiniz gerçeği yerine onları neden sevdiğinizi duymak ister örneğin... Sevginin bir dili var ve sevgi dilimiz, sevgiyi nasıl aldığımızla da bağlantılı. Sevgi dili denen şey, birbirimize "sevgiyle konuşma" yollarımızı nitelikli hale getirmeye de yardımcı oluyor. Peki neden sevgimizi farklı şekilde gösteriyoruz?
Çünkü yetiştirilme tarzımız, biyolojimiz, kişilik ve deneyimlerimizin tümü, sevme ve sevilmeye ihtiyaç duyma şeklimizi belirliyor ve etkiliyor. Birinin, sevgisini beklediğimiz şekilde ya da bizim istediğimiz şekliyle göstermemesi, bizi derinden ve tüm kalbiyle sevmediği anlamına gelmiyor. Her birimiz sevgiyi farklı şekillerde ifade ediyoruz kesinlikle. Çünkü farklı insanlarız.
Ancak tam olarak hayal ettiğimiz gibi olmasa bile gösterilen sevgiyi tanımamız ve takdir edebilmemiz önemli. Partnerimizin sevgisini nasıl ifade ettiğini takdir etmekte ya da sunduğu sevgiye teslim olmakta zorlanıyor olabiliriz. Ya da sevgisini bizim istediğimiz şekilde gösteremediğinde kendimizi mahrum hissedebiliriz. Belki yıldönümümüzü hatırlamıyor, bize çiçek getirmiyor, en sevdiğimiz yemeği pişirmiyor ya da güzel şeyler söylemiyor. Bizim istediğimiz şeyleri yapmak onlar için bu kadar mı zor, diye düşünüyoruz sonrasında... Belki bu onlar için zor olabilir ve tabii denememeleri gerektiğini de söylemiyorum. Ama eğer aldıklarımızı takdir etmeden, alamadıklarımızdan şikayet ediyorsak, onlara ait çok değerli, farklı bir yönü reddediyor, biraz da haksızlık ediyoruz demektir. Aslında onları reddetmek istemiyoruz!
Biz onları seviyoruz. Onların bizi sevmesini de seviyoruz. Sadece sevgilerini farklı bir şekilde, bizim istediğimiz şekilde ifade etmelerini istiyoruz, hepsi bu. Peki neden bizim istediğimiz şekilde olması konusunda ısrar ediyor olabiliriz?
DENEYIMLERIMIZ VE BIZ
Çünkü hayat arkadaşımızı bulmanın nasıl olacağına dair birtakım fantezilerle büyütüldük hepimiz. Aşk hakkındaki bu fikirler veya fanteziler genellikle ailelerimizde ve kültürümüzde var. Sevgi büyüme şekliyle ilgili deneyimlerimize dayanıyor. Bebeklik döneminden itibaren ailelerimizle olan etkileşimlerimiz, anne ve babamızın sevme şekli, bakıcılarımız tarafından nasıl sevildiğimiz, başkalarıyla olan ilişkimizi yönlendiriyor.
Kendimizle ilgili duygumuzun, yani nasıl sevildiğimizi hissettiğimizin, sevgiyi ne şekilde anlamlandırdığımızın temelini... Büyürken ebeveynlerimizin birbirlerini nasıl sevdiklerini izliyoruz örneğin, sevgiyi birbirlerine nasıl ifade ettiklerini...
Ve bu bizim ilk samimi, romantik aşk modelimizi oluşturuyor. Daha sonraları aşkın kültürel şekillerle doyumunu yaşıyoruz: aşk şarkıları, TV şovları, filmler vs. İlişkimizin gerçekliği işte bu fantezilerimizle eşleşmediğinde hayal kırıklıkları başlıyor. Yanlış kişiyle birlikte olduğumuzu düşünüyor ya da bizi gerçekten sevip sevmediklerinden şüphe etmeye başlıyoruz - sonuçta bizi gerçekten sevselerdi ______ (boşluğu doldurun) olmaz mıydı?
Romantik ilişkilerde her zaman bir fantezi unsuru var! Çünkü romantizm bizi varlığımızın özüne çekerek, bazen oldukça mantıksız da olsa farklı duygular uyandırabiliyor zihnimizde... Birinin nasıl sevdiği onun kim olduğunun en samimi ifadesi aslında. Ve bizim tarafımızdan benimsenmediğinde, derin bir reddedilme olarak hissedebiliyoruz bu durumu. Yani hepsi bundan ibaret! Aslında gerçek yakınlığı istiyorsak, fantezilerimizi gerçekleştiren ya da "ideal" partner fikirlerimize uyan biriyle bu mümkün olmuyor bana göre. Gerçek yakınlık, kendi düşünceleri, duyguları, kendi arzuları ve sevgiyi gösterme yolları farklı olan birini tanımayı gerektiriyor.
Çokça karşılaştığımız bir durum.
Uzun yıllar birlikte olduktan sonra, balayı dönemi sona erdiğinde, birçok insan, ilişkisinde kendini bir anda karşı tarafla iyi iletişim kuramamakta veya birbirini anlayamamakta buluyor. Terapistlere ilişki danışmanlığı için gidilen en yaygın konunun, kişinin sevildiğini veya takdir edildiğini hissetmemesi olduğunu biliyor muydunuz?
YOKLUK HISSI
İngiltere'de bir danışanımdan örnek vermek istiyorum. Olivia sürekli olarak eşinin sevgisini göstermediğinden şikayet ediyordu. Eşi Richard ise bu durum karşısında oldukça tepkiliydi ve uzun bir sürecin ardından sevgisini göstermenin tüm yollarını ardı ardına denemeye başladı.
Eşi onun sadece hastalık hastası olduğunu düşünerek yapıyordu bunu. Sevdiği insanın yardımına koşmak için bütün işini bir kenara bırakıyor, focus olduğu tek şeyi hayatının merkezine koyuyordu.
"Olivia'yı nasıl mutlu edebilirim!
"Görüşmelerimiz sırasında Olivia, eşine her zaman güvenebileceğini kabul etmiş olsa da, eşi ona ne kadar muhteşem olduğunu ya da hayran olduğunu asla söylemediği ya da sözcüklerle ifade etmediği için tatmin olamadığını söylüyordu.
Geçmişe bakınca; Olivia geçmişte her zaman kendisini güzel ve zeki bulacak bir eş bulmayı hayal etmiş, çekici bir adamı sevdiğinde, ondan her zaman nazik ve düşünceli sözler, sesli iletişim beklentisi içine girmiş. Genç bir kızken, anne ve babasından böyle görmüş, onlar sevgisini sözlerle ifade edermiş çünkü her zaman. O ise hayatının bir noktasında kendini çok fazla konuşmayan, sevgisini sözlerle ifade edemeyen bir adamla birlikte bulmuş. Eşi sevgiyi sadece eylemlerle göstermeyi tercih ediyormuş.
Olivia uzun süre ilişkisini sorgulamış. Ve şimdi eşi tarafından sevildiğini kabul ediyor, ancak hâlâ eşinin kendisi için doğru adam olup olmadığı konusunda şüphe duymasına neden olan rahatsız edici bir yokluk hissi var. Bence ilişkimizde bazen karşı tarafın bizi sevme şekline teslim olmamız gerekir. Bu onun bakış açısına değer vermek, eylemlerine veya sözlerine saygı göstermek anlamına geliyor. Aşkta önemli olan eylemin ardındaki niyet.
Bunun farkında olmak oldukça önemli. Partnerimizin bakış açısına sempati duyduğumuzda ya da onu kendi bakış açımız kadar geçerli kabul ettiğimizde, neyin kabul edilebilir olduğuna dair anlayışımız da genişliyor ve değişiyor. Karşı taraf hakkında ne kadar çok şey öğrenirsek, onun olaylara nasıl baktığına değer verirsek, onu o kadar çok içselleştiriyoruz ve yakınlık duygumuz da o oranda artıyor.
Bu nedenle birlikte olduğumuz insanın tercih ettiği dili konuşmayı öğrenmeye çalışmalı, ilişkimizi bu yolla güçlendirebilmeliyiz.
Son olarak birinin sevgisine teslim olmak bizi eksiltmez; çünkü bu noktada kendi bakış açımızdan vazgeçmiş olmuyoruz. Sevgi her daim çok şey katıyor hayatımıza...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.