Başkan Erdoğan küresel vicdanı harekete geçirdi
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu'nda yaptığı içten ve derinlikli konuşmayla küresel vicdanın sesi olduğunu bir kez daha gösterdi.
Kendisi bizzat takip eden 190 ülkenin lideri, televizyonlar başında on milyonların duygulara ve vicdanlara seslenen sesi karşısında nefeslerini tutarak Erdoğan'ı dinlediler.
Siyonist Netanyahu'nun Filistinlileri katletmesi karşısında susan, vicdanları sızlamayan, insanlık duyguları feshedilmiş Batılıların çelişkilerini bir kez daha yüzlerine vurdu. Aslında 15 yıldır her BM konuşmasında Erdoğan, dünyanın neresinde olursa olsun zulme ve haksızlığa uğrayanların haklarını savunarak, onların yanında durarak, hakikatleri tüm çıplaklığıyla zulmedenlerin yüzlerine söylüyor.
İÇİ KURUMUŞ BM
Bu yıl yaptığı konuşmada da daha önceki yıllarda dile getirdiği hususları daha da güçlü bir şekilde, görsellere de başvurarak dile getirirken, aynı zamanda adaletin ve merhametin mümtaz lideriydi. Vicdanları kurumuş Batı, Amerika, Avrupa, Siyonistlere yataklık yapanların gözlerinin içine bakarak konuştu. Gazze'de toprağa düşmüş çocukların, kadınların, sahile vurmuş cansız bedenlerinin fotoğrafını gösterirken, hâlâ var olan vicdanları titretti. Geçen yıllarda haritalar üzerinden İsrail'in Filistin topraklarını yıldan yıla nasıl işgal ettiğini gösterirken, 7 Ekim'den bu yana soykırım yapan, katliamlara devam eden Siyonist Netanyahu'yu tutanların, koruyanların korkulu rüyası olduğunu bir kez daha gösterdi. İçi kurumuş BM kürsüsünden "Birleşmiş Milletler ne işe yarar" sorusuyla gerçekleri tek tek sıraladı.
DÜNYA 5'TEN BÜYÜK
Geçen yıllara damgasını vuran "Dünya beşten büyüktür" sözleri, bugün bir gerçek. Küresel vicdanları kabartırken, BM Güvenlik Konseyi'nin reforme edilmesi çağrısıyla bunu da gösteriyordu Erdoğan. Erdoğan, vicdanları kurumuş Batılı liderlerin gözlerinin içine bakarak, "Dünyanın bir tarafı yüksek refah seviyesi ve lüks içinde hayatını sürdürürken, diğer tarafta açlığın, sefaletin, cehaletin kol gezmesi kabul edilemez" diyerek, küresel vicdanın yükselen sesinin Türkiye olduğunu bir kez daha gösterdi. Evet, Başkan Erdoğan bu yıl 14. kez BM'de konuştu.
Sadece yürekten eleştirmedi, yol da gösterdi. "Erdoğan tarzı siyasi liderlik", sadece Türk siyasi literatürüne değil, aynı zamanda dünya siyasi liderlik literatürüne de öne çıkan birçok özelliği ile net olarak girmiştir.
41 BİN İNSAN ÖLDÜ
Başkan Erdoğan'ın BM'ye yine damga vurmasının arka planında, sadece Türk milleti değil, dünya Müslümanlarının ve Türk devletlerinin toplumuyla kurduğu ilişki; liderlik karizması, kişisel özellikleri, siyaset tarzları, becerileri, dünya görüşleri, aile yapıları, değerler sistemi gibi birçok farklı değişken vardır.
Erdoğan, 40 yıllık tecrübesi, ulusal sınırları aşmıştır. Uluslararası sorunlardan kaynaklı krizlerin çözülmesinde, siyasetin ve kurumların işleyiş kodlarında ve en nihayetinde değişim süreçlerinin yönetilmesinde hayati derecede belirleyici olmaktadır. Şu sözleri, yeni dünya siyasetini çok iyi okuduğunu net biçimde ortaya koymaktadır: "Birileri rahatsız olsa da, birileri şahsımızı yine hedef alacak olsa da bugün burada, insanlığın ortak kürsüsünde, insanlık adına bazı gerçekleri açık açık konuşmak arzusundayım." Soykırımcı savaş suçlusu Siyonist Netanyahu'yu çok derinden tahlil ettiğini şu sözleri gösteriyor:
"Bundan 70 sene önce nasıl Hitler insanlığın ittifakıyla durdurulmuşsa, Netanyahu ve cinayet şebekesi de insanlığın ittifakıyla durdurulmalıdır." Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in milyonlarca insanın hayatını kaybettiği İkinci Dünya Savaşı sonrasında uluslararası barışı ve güvenliği korumak amacıyla kurulduğunu hatırlattı.
Erdoğan'ın şu sözleri vicdanları titretti: "Çoğu çocuk ve kadın 41 bin insanın acımasız bir şekilde hayattan kopartıldığı, yine çoğu çocuk 10 binden fazla Gazzeli'nin nerede olduğunu kimsenin bilmediği ve aynı şekilde 100 bine yakın insanın yaralandığı ve sakat kaldığını görüyoruz."
"NEYİ BEKLİYORSUNUZ?"
Erdoğan'ın, "17 binden fazla çocuk İsrail'in kurşunlarının, bombalarının hedefi oldu. İsrail'in saldırıları sonucunda Gazze dünyanın en büyük çocuk ve kadın mezarlığı hâline geldi. Hind Recep, sadece 6 yaşındaydı. Yakınlarıyla güvenli bir yer ararken araçları İsrail güçleri tarafından vuruldu. Dayısı, yengesi, kuzenleri herkes ölmüş, sadece o hayatta kalmıştı. Tam 12 gün boyunca çaresizce kurtarılmayı bekledi.
'Beni almaya gelecek misiniz, korkuyorum.' diyerek bir yardım elinin 12 gün boyunca kendisine uzanmasını bekledi." sözleri, milyonların gözyaşı dökmesine yol açmıştır. Başkan Erdoğan, adalet ve merhametin sesi olduğunu gösteriyordu: "Ey insan hakları örgütleri, Gazze'dekiler, Batı Şeria'dakiler insan değil mi?
Filistin'deki çocukların okuma, yaşama, sokakta oynama hakkı yok mu? Ey uluslararası basın kuruluşları, İsrail'in canlı yayında katlettiği, ofislerini bastığı gazeteciler sizin meslektaşınız değil mi?
Ey Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Gazze soykırımının önüne geçmek, bu zulme, bu barbarlığa 'dur' demek için neyi bekliyorsunuz?
Filistin halkıyla birlikte kendi vatandaşlarının canını tehlikeye atan, siyasi ikbali için tüm bölgeyi savaşa sürükleyen katliam şebekesini durdurmak için daha neyi bekliyorsunuz? Ey İsrail'e kayıtsız şartsız destek verenler, bu katliamı seyretmenin, bu vahşete ortak olmanın utancını daha ne kadar taşıyacaksınız?"
SONUÇ
BAŞKAN Erdoğan'ın final cümleleri çok etkiliydi:
"Burada tarihimden, ecdadımın vicdanlı, adaletli duruşundan aldığım cesaretle konuşuyorum.
Çünkü biz tarih boyunca daima mazlumun yanında, zalimin ve zulmün karşısında olmuş bir milletiz. Bundan 500 yıl önce engizisyondan kaçan Musevilere de, Hitler'in toplama kamplarından kaçan Yahudilere de kucak açtık.
Bizim, ülke ve millet olarak, açık söylüyorum, İsrail halkına yönelik herhangi bir düşmanlığımız yoktur. Müslümanların sırf inançlarından dolayı hedef alınmasına nasıl karşıysak, antisemitizme de aynı şekilde karşıyız. Sorunumuz İsrail hükûmetinin katliam politikalarıyladır.
Sorunumuz, tıpkı 5 asır önce olduğu gibi yine zalimle ve zulümledir.
Şunu herkes bilsin ki, biz hakkı haykırmaktan çekinmeyiz. Birileri rahatsız olsa da doğruları söylemekten korkmayız.
İnşallah sonuna kadar haklının yanında durmaya, doğru bildiklerimizi acı da olsa söylemeye devam edeceğiz." Küresel vicdanın sesi Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın kutlu yürüyüşünün önü açık olsun. Bağımsız Türkiye var olsun.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.