Merkez Bankası’nın faiz artırımının anlamı
Gelişmiş ülke merkez bankalarının sıfır faiz politikası dönemini sonlandırmaya yönelik almaya başladıkları aksiyonlar küresel ekonominin dengelerini değiştirdi. Düşük maliyetli döviz finansmanını tercih eden bazı gelişmekte olan ülkelerin kamu ve özel kesimleri kara kara düşünüyorlar yüklü borçların altından nasıl kalkacaklarını...
ABD ekonomisinin 2008 krizi sonrası düzlüğe çıkmış olmasına ve bu bağlamda FED'in normalleşmeye doğru adımlarını sıklaştıracak algısı doların beklentilerin üzerinde yükselmesine neden oluyor.
Tabi benzer tablo euro için de geçerli.
Bu tablo kuşkusuz Merkez Bankası'nın daha doğrusu Türkiye ekonomisinin işine gelmiyor. Çünkü dış borçların ve cari açığın finansmanı zorlaşıyor. Zorlaştığı için de finansman maliyetleri yükseliyor.
Aynı zamanda ithalatın pahalılaşması ile enflasyon üzerinde olumsuz etki yapıyor.
Özellikle de maliyet enflasyonu üzerinde...
Birincil hedefi fiyat istikrarı ikincil hedefi finansal istikrar olan Merkez Bankası her ne kadar dalgalı kur rejimi uygulasa da dolaylı olarak kurları frenlemeye çalışıyor bu iki etkiyi baskılayabilmek için.
Geçen yıl gelen yüksek büyümenin cari açığı tetiklemesinin yanı sıra bir olumsuz yansıması daha oldu. İç talep ağırlıklı büyüme doğal olarak kredileri genişletti.
TL'Yİ SIKILAŞTIRIYOR
Tüm bunların sonunda Merkez Bankası, cari açığının finansmanı için yabancı sermayenin iştahını açacak TL getirisi vermek, TL'yi cazipleştirip dolara olan talebi baskılamak ve kur artışının enflasyon üzerindeki itici gücünü düşürmek ve son olarak iç talebi biraz soğutmak zorunda kaldı. Daha açık bir ifadeyle diğer araçlarından yeterli sonucu alamadığından faizi yükseltmek yoluna gitti.
Uzun süredir yaptığı gibi istikrarlı fonlama oranı olan politika faizine ve marjinal fonlamada kullandığı borç verme faizine dokunmadı, sadece "geç likidite faiz oranını" 75 baz puan yukarı çekti. Yeri gelmişken bu 3 fonlama kanalıyla ilgili kısa bir not düşelim. Merkez Bankası bankaların 3 kanaldan likidite ihtiyaçlarını karşılıyor. Birincisi normal koşullarda kullandığı bugün itibarıyla yüzde 8 seviyesinde olan haftalık repo...
İkincisi yüzde 9,50'dan likidite sağladığı marjinal fonlama oranı. Vadesi gecelik...
Üçüncüsü geç likidite penceresi. Yani likiditenin son merci... Saat 16'dan sonra likidite ihtiyacı olan bankaları fonladığı ve son artışla yüzde 13,5'a çektiği likidite kanalı. Bu kanalın temel amacı ödemeler sisteminde sorun yaşanmaması...
ETKİSİ SINIRLI KALDI
Merkez Bankası ilk iki fonlama kanalında faiz artırımı yapmadığı için genellikle bankalara likiditeyi geç likidite penceresinden veriyor. Bu yüzden ağırlıklı ortalama fonlama oranı da bu seviyelerde gerçekleşiyor.
Bu aksiyon sonrası piyasalarda ne beklemeliyiz?
TL getiri açısından daha cazip hale geldiğinden dolara göre tercih edilir olacak böylece kur baskılanabilecek.
Yabancı sermaye girişi bekleyebiliriz TL getirisi ile sıcak paranın iştahının artmasına bağlı olarak. Tabi bu beklentiler yapılan faiz artırım oranına göre değişebiliyor.
Piyasalardan görüyoruz ki Merkez Bankasının son faiz kararının etkisi sınırlı ölçüde kalmış. Neden derseniz... Piyasa denkleminde yer alan ekonomik ve siyasi faktörler daha ağır basıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.