Federal Açık Piyasa Komitesi beklediğimiz gibi federal fonlama oranını 25 baz puan yükselterek yüzde 1,75-2,00 aralığına getirdi. Göz önünde bulundurduğu parametrelerin, özellikle de işsizlik oranının bulunduğu seviyeler faiz artırımına işaret ediyordu. Dolayısıyla piyasaların Komiteden beklediği öngörüleri ve bu öngörüler çerçevesinde yılın ikinci yarısında kaç faiz artırımı daha gelebilir sorusunun yanıtı idi.
Komitenin değerlendirmelerinin ve verdiği mesajların biraz daha şahinleştiğini görüyoruz yayımlanan basın açıklamasından ve Başkan Powell'ın yaptığı konuşmadan.
2008 krizinden bu yana işsizlik oranının en düşük seviyeye gerilemesi, büyüme hızının yüzde 2,8'lere ulaşması ve enflasyon oranının Komitenin orta vadeli hedeflerine yakınsaması doğal olarak Komiteyi şahinleştirdi.
ÜYELERİN ÖNGÖRÜLERİ
Üyelerin yıllar itibarıyla federal fonlama oranının hangi seviyeye çıkacağı öngörülerinden türetilen nokta grafiğe göre 2018 yılı içinde iki 25 baz puanlık faiz artırım düşüncesi ağırlık kazanıyor. Yani kalan 4 toplantıda iki 25 baz puanlık artırım gelebilir. Bu durumda Federal Fonlama oranı yüzde 2,25-2,50 aralığına ulaşabilir.
2019 ve 2020 yılları için kademeli artış konusunda hemfikir görünüyorlar. Büyük olasılıkla faiz seviyesi seneye ve sonraki birkaç yılda yüzde 2,75-3,5 bandına oturacak gibi görünüyor.
Yılsonu büyüme rakamını önceki tahminleri olan yüzde 2,7'den yüzde 2,8'e çıkarmışlar. Ancak seneye büyüme hız kesecek ve yüzde 2,4 seviyesine gerileyecek.
İşsizlik oranı beklentilerinde ise oldukça pozitifler; bu yıl sonunda yüzde 3,6, 2018 yılında ise işsizlik oranının yüzde 3,5'e düşeceği öngörüsü yapmışlar.
Çekirdek enflasyonda 2018 yılı tahminleri yüzde 2,0'ye, TÜFE'de yüzde 2,1'e çekmişler. 2019'da da her iki enflasyon göstergesinin yüzde 2,1'ler seviyesinde yatay seyir izlemesini bekliyorlar.
AMB FAİZLERİ SABİT TUTTU
Avrupa Merkez Bankası (AMB) ise FED'in tam tersi güvercin yaklaşımı tercih etti son toplantılarında... Politika faiz oranı uzun süredir olduğu gibi sıfır seviyesinde, aynı şekilde marjinal fonlama oranı da yüzde 0,25'de kaldı. Eylül ayında sonlanacak olan genişleme politikasına ise yıl sonuna kadar olmak üzere Eylülden sonra aylık 15 milyar euro tahvil alımıyla devam etme kararı verdiler.
Peki, iki büyük merkez bankasının bu kararları piyasaları nasıl etkiler?
Birincisi, euro diğer para birimleri karşısında güçlü konumunu kaybedecek.
En azından yılsonuna kadar. İkincisi, euro dolar paritesinin aşağı gelmesi bizim dış ticaretimiz açısından pek olumlu olmayacak. Çünkü ihracatta AB'nin payı yüksek olduğundan yaptığımız ihracatın neredeyse yarısından euro kazanıyoruz.
İthalatımız karşılığında da büyük oranda dolar ödüyoruz. Üçüncüsü, FED'in şahinleşmesi ve ABD maliyesinin 1,5 trilyon dolarlık vergi paketi uygulaması dolar faiz oranlarının artmasına neden olacak. Bu da yabancı sermaye ihtiyacı olan ülkeleri ister istemez faiz artırımı konusunda baskı altına alacak. Dördüncüsü ABD'de vergi uygulamaları yüzünden zaman içinde kamu açıklarının yükselmesi ABD Hazinesinin daha fazla tahvil ihracı yapmasına sebep olacak. Böylece yabancı sermaye kanalıyla alınan ABD tahvilleri karşılığında ABD'ye dolar girecek ve ABD dışında dolar likiditesi azalacağından dolar değerlenecek. Beşincisi, doların değerlenecek olması Türkiye'de altın fiyatlarının da yukarı yönlü baskı altına girmesi anlamına gelecek.