3. çeyrek büyüme rakamının anlamı
Yılın üçüncü çeyrek büyüme rakamı Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklandı. Yüzde 1,6 büyümüş Türkiye ekonomisi... Zaten sanayi üretimine özgü veriler iktisadi faaliyetlerde bir yavaşlamanın olacağına işaret ediyordu.
Üç aylık hareketli ortalamalara göre hesaplanan "sanayi üretim endeksi" geçen yıl 58'lere ulaşarak zirve yapmıştı. O tarihten günümüze kadar 50 seviyesine kadar geriledi.
Aynı şekilde sanayi üretiminin öncü göstergelerinden PMI (Satın alma yöneticileri endeksi) kesimi diğer sektörlere nazaran daha belirgin bir şekilde küçülmüş.
Büyüme rakamlarının iç dinamiklerinin analizini yapalım.
DIŞ TALEP ETKİSİ
Diğer büyüme oranlarından oldukça farklı bir gelişme var son açıklanan verilerde;
Çoğunlukla hane halkının yaptığı iç talep ile büyüyor, dış talebin büyümeye katkısı oldukça sınırlı kalıyor ya da olumsuz etkisi ile büyümeyi aşağı çekiyordu.
Dış talebe yani net ihracata ek olarak kamu harcamaları da büyümenin itici gücü olmuş son çeyrekte.
Geçen senenin eş döneminde bireylerin yaptığı harcama yüzde 10,3'lerde iken 2018'de yüzde 1,1'e kadar inmiş. Yani hane halkı Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarında çok az tüketim talebi yapmış. Buna karşın kamu kesimi harcamalarını yüzde 7,8 artırmış.
Belirgin bozulma yatırım harcamalarında görülüyor. Ne yazık ki özel kesim yatırımları yüzde 3,8 oranında azalmış. Zaten ekonomik güven endekslerinden yatırımların gerileyeceğinin sinyalleri ilgili aylarda geliyordu.
SONUCUN NEDENLERİ
Ağustos ayında ekonominin girdiği türbülans sonrası Merkez Bankası para politikalarını daha da sıkılaştırdı. Faiz oranlarını yükselterek kredi kanallarını da daraltmış oldu ve borçluluk oranının yükselmesine izin vermedi.
Ancak kredi ile tüketilebilen konut sektöründeki daralmada büyüme rakamının düşük gelmesinde önemli rol oynadı.
İnşaat sektörü üçüncü çeyrekte yüzde 5,8 oranında daralmış.
Kısacası ekonomi aktörlerinin hem kredi imkânlarının sıkılaşması hem de temkinli duruşu tercih etmeleri sonucu iç talep aşağı geldi. Sadece kamu harcamaları ve dış talep ile de yüzde 1,6 büyüme hızına ulaşıldı.
Ekonomi çok kritik bir noktaya geldi.
Sıkı para politikası ile iç talep baskılanıyor.
Sıkı para politikasından taviz ise kurların yükselmesi için bir zemin yaratıyor.
BIÇAK SIRTI
Tam da bu noktada Merkez Bankası perşembe günü nasıl bir karar almalı?
Likidite darlığı ve yüksek faiz sarmalı yüzünden başta konut olmak üzere tüketici kredileri devreye giremeyecek. Diğer taraftan AB coğrafyasının da büyüme hızının belirgin bir şekilde düşmüş olması nedeniyle dördüncü çeyrekte ve önümüzdeki yıl dış talebin yapacağı katkı da zayıflayacak. Belki negatif büyüme rakamını bile görebiliriz.
Faiz oranları düşer ve likidite miktarı artarsa TL'den dövize ikame olasılığı artacak.
Henüz üretimde kullanılan girdilerin büyük kısmının ithal olması nedeniyle kur artışı bugüne kadar olduğu gibi enflasyona yukarı yönlü baskı yaratacak. Dolayısıyla Merkez Bankası kanun ile belirlenmiş birincil hedefi olan fiyat istikrarını sağlamakta zorlanacak.
Merkez Bankası açısından tam da iki tarafı keskin bıçak gibi bir durum söz konusu...
Umarız en rasyonel kararı alır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.