Enflasyon oranı Merkez Bankası’nın beklediği gibi
Merkez Bankası son iki toplantısında enflasyonun yükseleceği beklentisini faiz artırımına temel gerekçe olarak gösteriyordu. Toplantı sonrası yayımladığı basın duyurusunda da bir paragrafı enflasyon gerçeğine ayırıyordu.
Nitekim yükselme eğilimi tahmininde yanılmadı, enflasyon biraz beklentinin üzerinde yılı yüzde 14'ün üzerinde tamamladı.
Büyük kısmının pandemi gölgesinde geçtiği 2020 yılında TÜİK verilerine göre tek gerileyen giyim ve ayakkabı grubu olmuş. Pandemi nedeniyle uzun süre duran sektörlerde dahi her ne kadar ortalama altında kalsa da yükseliş söz konusu olmuş.
Eğlence ve kültür grubundaki enflasyon oranı yüzde 10,44 düzeyine ulaşmış. Aynı şekilde pandemi ilanı ile kapanan lokanta ve oteller grubundaki fiyat artış oranı ise yüzde 12,70 olmuş. Pandemi sürecinde daha fazla kullanılan ürün gruplarındaki artış doğal olarak ortalamanın üzerine çıkmış.
Hepimizi yakından ilgilendiren "gıda ve alkolsüz içecekler" grubu geçen yıl yüzde 20,61 seviyesinde gerçekleşmiş. Yani yılın başında 100 liraya doldurduğumuz fileyi yıl sonunda 120 lira 61 kuruşa doldurabilmişiz.
Ulaştırma da ortalamanın üzerine çıkmış diğer bir grup. Artış oranı yüzde 21,12.
KURLARDAN FİYATLARA GEÇİŞ
Tüketiciye yansıyan TÜFE yüzde 14,6 yukarı gelirken üreticileri ilgilendiren maliyet artışı yani "yurtiçi üretici fiyat endeksi Yİ-ÜFE" 2020 yılında yüzde 25,15 artmış.
Aramallardaki yüzde 32,92 ve sermaye mallarındaki yüzde 29,70 düzeyindeki yükselişten kurlardan fiyatlara geçişkenlik faktörünün ne denli etkili olduğunu görebiliyoruz. Çünkü aramalların toplam ithalat içindeki payı yüzde 70'leri aşıyor.
Sermaye malları da yüzde 18'leri buluyor toplam içinde. Bu tespiti aynı zamanda kurlara duyarlılığı yüksek dayanıklı tüketim malları grubundaki yüzde 27,7'lik artış da teyit ediyor. İşte bu yüzden Merkez Bankası'nın para politikalarını sıkılaştırması ve yeterli reel pozitif faiz vermesi hayati önem taşıyordu. Şu gerçeğin altını bir kez daha çizelim; üretimde dışa bağımlılık oranı halen makul seviyelerin üzerinde olduğu için imalatta kullanılan girdilerin bir kısmı ithalat ile karşılanıyor. Kurlar arttığında girdi maliyetleri de arttığı için fiyat istikrarı sağlanamıyordu. Daha açık bir ifadeyle finansal istikrardan öte fiyat istikrarı için gerekiyordu kurların baskılanması.
Daha önce Merkez Bankası yükselmiş olan kur seviyesi için "rekabetçi kur" tanımlaması yapmış, bir yerde ihracata olumlu katkı yapacağını savunmuştu.
Ancak rakamlardan bırakın olumlu katkıyı tamamen olumsuz yansıma söz konusu olmuş. Net ihracat yani ihracattan ithalatın arındırılması ile ulaşılan değer eksi 8'ler civarında büyüme üzerinde negatif yansıma gerçekleşmiş.
2 AY ÖNCE SARMALDAN KURTULDU
Neyse ki Merkez Bankası iki ay önce bu sarmaldan çıktı. Sıkı duruşunu sürdürmekte de kararlı olduğunu açıkça belirtiyor. Ekonomi yönetimi de bu konuda oldukça net...
Enflasyon ile mücadelede bütüncül yaklaşımla taviz verilmeden ilerleneceğini Bakan Elvan açıkladı. Önümüzdeki aylarda enflasyonun yukarı yönlü seyri devam edebilir.
Özel kapsamlı TÜFE verilerinden kurların maliyet üzerindeki etkisinin halen tüketici fiyatlarına tam olarak yansımadığını izleyebiliriz.
İlerleyen aylarda maliyet tarafından tüketici tarafına geçişin olması TÜFE'nin biraz daha yükselme olasılığını artırıyor.
Dolayısıyla "politika faiz oranının" en azından yılın ikinci yarına kadar bu seviyelerini koruyacağını söyleyebiliyoruz. Ekonomiler de insan sağlığı gibiler. Nasıl bizlerde sağlık sorunları olabiliyorsa ekonomiler de aşması gereken sorunlarla karşılaşabilir. Önemli olan sorunun kabul edilmesi ve en etkin politikaların uygulanmasıdır. İşte Merkez Bankası da bunu yapmaya çalışıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.