Sandık ‘bağımsızlık’ dedi
Dünyada çok az seçim hem bir ülkenin hem de dünyanın kaderine etki etmiştir. 14 Mayıs Türkiye seçimleri bunlardan biridir. ABD'nin resmi başkanı, küreselciler ve onların medya kuruluşları, sosyal medya şirketleri, STK'ları son 40 yılda başka hiçbir ülkenin seçimine bu kadar yoğun ve açık şekilde müdahale etmediler. Türk demokrasi tarihinde bu yoğunlukta yabancı kampanya şirketleri, yabancı danışmanlar, sosyal medya troll ordusu ve manipülatör anket şirketleri ile yurtdışından finanse edilen medya kuruluşları bu seçimde olduğu kadar kullanılmadı.
YALAN KAMPANYALARI
Ellerindeki döviz, borsa, ticari ambargo ne varsa kullanarak tüm güçleri ile Türkiye'nin üzerine abandılar. Türkiye Cumhuriyeti ve onu kuran Türk milleti 100 yıl önce verdiği mücadeleyi bugün sandıkta yeniden vermek zorunda kaldı: ABD mandası olmak ya da bağımsız olmak? Ülkesinin parçalanmasına bütünlüğü için mücadele etmek mi? Seçim bu iki anlayışı temsil eden ittifaklar arasında geçti. 7'li masa olarak tabir edilen 100 yıl önce ABD mandasını savunanların bugünkü uzantıları; anket manüpilasyonları, sosyal medya şirketlerinin işbirliği yaptığı troll ordusunca yürütülen sosyal medya operasyonları, sahte kasetlerle yürütülen itibar suikastleri, seçim sistemini ve kurumların itibarını zedelemek için yürüttükleri "oylar çalınıyor-biz kazandık" yalan kampanyaları, FETÖ ajan teşkilatı ile PKK terör örgütünün yürüttüğü alçak tehdit ve şantaj faaliyetlerine rağmen seçimde açık bir şekilde mağlup oldular.
GEÇMİŞLE KIYASLAMAYALIM
Türk insanı tüm bunlara sandıkta cevabını verdi. Türk insanının 14 Mayıs seçimlerinde ne dediğini anlayabilmek için bu seçimlerin yapısını doğru algılamak gerekir. Bu seçimde alınan oy oranlarını doğrudan geçmiş seçimlerle kıyaslamak bizi hataya sürükler. Seçmen bu seçimde iki ayrı sandıkta oy verdi. Birinde ülkeyi idare edecek Cumhurbaşkanı yani lider için diğerinde ise yasaları çıkartacak milletvekilleri yani partiler için oy kullandı. Seçim sonucunda ortaya çıkan tablo ile seçmen tüm dünyaya 'Yabancı devletlerden emir almam, vatanımı böldürtmem, inancıma ve değerlerime sahip çıkarım, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Anayasası'na kimse dokunamaz' dedi.
'YAPARSA ERDOĞAN YAPAR'
Seçmen, sandıkta son 21 yılda ülkenin içinden geçtiği 15 Temmuz darbe girişimi, ekonomik krizler, 2 yıllık pandemi dönemi ve 11 ilimizi
kapsayan büyük bir deprem felaketinin yaşandığı çalkantılı süreçte ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, "Türkiye'nin çıkarlarını ve onurunu koruduğunu, geldiği yeri unutmadığını, hata yaptığında helallik aldığını, değerlere ve inançlara saygılı olduğunu, samimi olduğunu ve en önemlisi "yaparsa Erdoğan yapar " inancını yerleştiren sözünün eri olduğunu biliyorum ve çocuklarımın geleceğini, ülkemi emanet edebileceğim liderlik tecrübesinin sende olduğuna inanıyorum" demiştir.
'GÖRMEZDEN GELMEYECEĞİM'
Kemal Kılıçdaroğlu'na ise, "CHP'nin içini boşalttığını görüyorum, bu seçimde ana ortaklarının ABD-HDP/YSD -PKK olduğunu ve bunu örtmek için İP ve diğer küçük partileri ortak aldığını fark ediyorum, geçmişte Deniz Baykal'ın kasetle CHP liderliğinden uzaklaştırılmasının FETÖ işi olduğu ve senin bundan faydalandığın düşüncesindeydim. Muharrem İnce'ye kurulan sahte kaset kumpası FETÖ ile işbirliği yapmış olmanın kuvvetle muhtemel olduğu şüphesinin içimde giderek büyüdüğünü, yerel seçimde bir kişi bile işten atılmayacak demene rağmen binlerce işçinin belediyelerden atılması ve her verdiğin sözün tersini bir süre sonra söylemenin sana olan inancımı kaybettirdiğini bilmeni isterim. Ve bunların yanı sıra Türkiyemin illerini ülke yapıp ithalat- ihracat yaptırdığın konuşmalarının, normal IQ seviyesindeki insanların yapmasının mümkün olmadığı gaflarını, yürüyen merdivene ters binmeni ve etrafındakilerin seni zor indirmesini, yetmezmiş gibi başka ülkelerin parlementolarında bunlarla alay edilmesini ve sadece partimin değil, ülkemin de küçük düşürülmesini artık görmezden gelemeyeceğim" demiştir.
İTTİFAKLARIN YARIŞI
Seçmen Muharrem İnce'ye, "CHP'den memnun olamayanlar için umut olarak ortaya çıktın ama bizi yarı yolda bıraktın. Yarı yolda bırakma sebebinin CHP'li sosyal medya trollerinin saldırıları olduğunu biliyorum, FETÖ'nün PKK'nın hatta küreselci güçlerin sana saldırdığının da farkındayım, adaylıktan çekilmeni kişisel olarak mazur görebilirim ama ülkeyi yönetecek lider olma konusunda zorluklar karşısında kolayca pes etmeni ve güçlü liderlik sergileyememeni kabul etmem mümkün değil" demiştir. Seçmen Sinan Oğan'a, "Diğer partilere senden memnun değilim mesajı vermek istiyorum ama gidecek yer bulamadığım için emaneten sana oy veriyorum" demiştir. Seçmenin milletvekili sandıklarındaki mesajı geçmiş dönemlere göre farklılık gösteriyor. Daha önce yapılan seçimlerde partiler yarışırken 14 Mayıs seçimlerinde ittifaklar yarıştı.
'SON KEZ UYARIYORUM'
Bu hem partiler hem de seçmenler için yeni bir durum ortaya çıkardı. Seçmen CHP'ye, "Yabancı ülkelerin büyükelçilerinden talimat alan, Atatürkçüleri, ulusalcıları partiden uzaklaştıran ve partiyi radikalleştiren PKK/ YPG terör örgütü ve temsilcisi HDP/YSP İle "özerklik gibi ülkeyi bölecek" konularda ortaklık yapan, FETÖ ajan yapılanması ile işbirliği yapan, oyu % 1 bile olmayan 4 parti tarafından "Cumhurbaşkanlığını kazandırma vaadi" ile CHP'nin 36 adet milletvekilliğinin çalınmasında iş birliği yapan yöneticileri gördüm ve bir kenara yazdım" demiştir. "Cumhuriyet'in kurucu partisi anlayışına aykırı hareket eden yöneticileri partiden uzaklaştır yoksa ben başka partilere gideceğim" mesajını net ifade etmiştir. Seçmen, HDP/YSP'ye "Kürtlerin tek temsilcisi sen değilsin, PKK/ PYD terör örgütü ile işbirliğinden memnun değilim ve seni son kez uyarıyorum bu şekilde devam edersen bir sonraki seçimde baraj altında kalacaksın" demiştir.
'İZLEMEYE DEVAM EDECEĞİM'
MHP'ye seçmen, "Seni Meclis'te ülkenin sigortası olarak tutuyorum" mesajını vermiştir. Kürt seçmen Hüdapar'a, "Seni fark ettim ve izliyorum; teröre ve bölünmeye karşı olduğunu söylüyorsun, dilinden Kur'an ve elinden bayrak düşmüyor , samimiyetini görmek için seni izlemeye devam edeceğim" demiştir. Bu seçim başkanlık sistemi ve Parlementer sistemin karşılaştırılması anlamında en doğru örnek olarak önümüze gelmiştir. Parlementer sistemde olsa nasıl olacaktı. Sistem nasıl işleyecekti. Seçmen partiye oy verecekti. Partiler koalisyon yapacaktı.
MİLLET İRADESİNİN YANSIMASI
7'li masanın neden Parlementer sistemi ısrarla tekrar getirmeye çalıştığını anlamak için bir an 14 Mayıs seçimlerinin Parlementer sistemde yapılmış olduğunu düşünelim. Partiler tek tek seçime gireceklerdi. CHP ve İP, HDP ile ortaklık yapacağını açıklamayacaktı. Bu durumda parti liderleri seçimden sonra oturup koalisyon pazarlığı yapacaklardı. HDP ile iş birliği yapılmasını kabul etmeyecek milyonlarca seçmene, seçimden sonra "ne yapalım sistem böyle hükümetsiz mi kalalım" diyeceklerdi. İşte başkanlık sisteminin, parti yönetimlerinin kapalı kapılar ardında seçmene danışmadan pazarlık- ortaklık -işbirliği yapmasını engelleyen, millet iradesinin daha etkin şekilde Parlemento'ya yansımasına olanak sağlayan sistem olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
'İŞİMİZE GÜCÜMÜZE BAKALIM'
TÜRK milleti, 14 Mayıs seçimlerinde Parlemento'yu açık ara farkla Cumhur İttifakı'nı oluşturan ve bağımsızlık mücadelesi veren partilere emanet etmiştir. Türkiye'nin hızla parlemento ile uyumlu çalışacak bir başkana ihtiyacı vardır. Seçim nedeni ile saldırı altında kalan ekonominin toparlanması ve seçim atmosferinden çıkması gerekmektedir. Esnaf, iş adamı, turizmci ve çiftçi artık beş yıllık istikrarlı siyasal sükunet istemektedir. 28 Mayıs'ta Türk insanı sandığa giderken "İŞİMİZE GÜCÜMÜZE BAKALIM" diyerek oy kullanacaktır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.