CHP’de büyük ‘yüzsüzlük’ yarışı
CHP'de Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, olağanüstü kurultay isteyen partilileri disipline yollamaya başlayınca rakibi Muharrem İnce'den "Yüzsüzlük yapmayın" çıkışı geldi.
Bence, bu sözle Kılıçdaroğlu ve İnce arasında yaşanan mücadeleye de en doğru isim bulunmuş oldu: Yüzsüzlük yarışı...
Niye mi?
Çünkü iki ismin de yaptıklarını, en doğru bu söz yansıtıyor.
2010 yılında Deniz Baykal Genel Başkanlığı bıraktığında "aday olmayacağını" söyleyen ancak birden adaylığını ilan eden Kemal Kılıçdaroğlu, bugüne kadar 9 yerel ve genel seçim kaybetti.
Her girdiği seçimde yenildi de yenildi.
"Cumhurbaşkanlığı külliyesinin klozetleri altından" diye ortaya attığı birçok spekülatif iddia yalan çıktı ama bunlar için bir özür bile dilemedi. Son seçimde de partisine 3 puan oy kaybettirdi, ayrıca gösterdiği Cumhurbaşkanı adayından 8 puan az oy aldı. Üstüne ise çıkıp, seçimin asıl kaybedeninin kendisi ve partisi değil, seçimin açık ara galibi konumundaki AK Parti olduğunu söyleyiverdi. Seçimdeki açık başarısızlığı nedeniyle İnce önderliğinde olağanüstü kurultay toplanması için girişimler başlatıldı. Ancak Kılıçdaroğlu, olağanüstü kurultayı toplama cesareti gösteremedi. Üstüne de kurultay isteyenler için disiplin süreci başlattı.
9 SEÇİM KAYBETTİ AMA...
Öte yandan Kılıçdaroğlu, bir de gazeteye röportaj vererek sanki 9 seçim kaybeden kendisi değilmiş gibi İnce'nin 24 Haziran'da başarısız olduğunu savundu.
"İnce'nin 24 Haziran performansı başarı hikayesi sayılabilir mi?" şeklindeki soruya, "Kişisel performansı iyi ama başarının ölçüsü, kazanmaktır.
Siz kazanırsınız gelirsiniz bir yere ve başarılı olursunuz. Eğer kazanamıyorsanız 'Başarılı oldum' diye ortaya çıkmanın bir mantığı yok" cevabını verdi.
Şimdi Kılıçdaroğlu'nun bu pişkinlikleri için bu ifadeden başka bir şey söylemek mümkün mü?
İNCE DE AŞAĞI KALMIYOR
İnce'nin de Kılıçdaroğlu'ndan hiç aşağı kalır tarafı yok. 24 Haziran öncesinde Kılıçdaroğlu kendisini Cumhurbaşkanı adayı yapınca "Ben vefalı insanım.
Bundan sonra Kılıçdaroğlu'nun karşısına Genel Başkan adayı olarak çıkmam. İsterse danışmanı olurum" diye TV'lerde "şov" yaptı. Seçimden sonra da kameralar önüne çıkıp "Benden kurultay lafı duyamayacaksınız" diyerek yine göz boyadı. Ama, ilk fırsatta Kılıçdaroğlu'na "Koltuğu bana bırak, sen Onursal Genel Başkan ol" dedi.
Üstelik beraber yedikleri aile yemeğinde konuşulanları kameraların karşısına geçip cümle aleme duyurdu.
Bu arada seçim öncesi "ABD'liler beni aradı. Fetullah Gülen'i usulüne uygun istememişiz" diye övünen İnce, şimdi ise, Washington'un Türkiye'ye başlattığı ekonomik saldırı için "ABD'yi bize anlatmayın" diyerek anti emperyalist pozları kesmeye başladı. Yani al İnce'yi vur Kılıçdaroğlu'na...
Allah aşkına!
Atatürk'ün kurduğu parti bu iki isme mi kaldı? Niye hala gerçek bir başarı öyküsü olan, parti tabanına umut verecek 3. bir isim ortaya çıkarılamıyor, anlamak mümkün değil...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.