Vali Paşa'nın kızını atla kaçırmak ha...
Yaşı 50'yi aşmış olanlar ancak bu hikayede geçen isimlere aşınadır.
Mustafa Kemal'in, Samsun'a çıkarken yanında yer alan silah arkadaşı ve 1920'li yılların ortalarından itibaren de İzmir Valiliği yapan Kazım(Dirik) Paşa'nın kızı Şükran Hanım, İzmir'i sık sık ziyaret eden Ses Opereti'nin yakışıklı oyuncusu Muammer Karaca'ya gönlünü kaptırır.
***
Muammer Karaca, sadece o dönemin değil, sonraki yılların da "kendine özgü" çok önemli isimlerinden biri. Kural tanımaz, vergi niçin alınır bilmez, ağzına geleni söyleyen, dilediğini de yapan biri.
Böyle bir adamın, Vali Paşa'nın kızına talip olması doğaldı da, aldığı cevap kaçınılmazdı.
Aileden aldığı kocaman bir "hayır"dan sonra, deli gönlü durulmayan Muammer Karaca, Şükran Hanım'ı kaçırmaktan başka yol kalmadığını görünce, çılgın planını harekete geçirdi ve "Tilki Faruk"u devreye soktu.
***
Tilki Faruk, tiyatronun müdürü, Muammer Karaca'nın da sağ koluydu. Şeytana pabucunu ters giydiren, kafasında bin tilki dolaşan pratik zekalı bir adamdı.
Kafa kafaya verdiler ve planı uyguladılar.
Muammer Karaca, Şükran Hanım'la sözleşti. Buluşma yeri belirlendi. Çıkınıyla o yere gelen genç kız, kendisini almakla görevli Tilki Faruk'un bindiği ata yerleşti, ver elini Kemalpaşa yolu.
Orada kendisini otomobille bekleyen Muammer Karaca ile buluştular ve Yalova'ya kadar zorlu bir yolculuk yaptılar.
Kazım Paşa olayı duyduğunda, onlar belki Balıkesir'i geçmişlerdi bile.
Evlendiler, çoluk çocukları oldu ama bu evlilik; Muammer Karaca'nın "rahat durmamasından" kaynaklanan nedenlerle "aynı yastıkta kocanan" cinsten olmadı. Boşandılar.
* * *
Şükran Hanım ikinci evliliğini Türkiye'nin ilk operet kurucularından Lütfulah Sururi ile yaptı. Bu evliliği de Lütfullah Sururi'nin kardeşleri Ali, Yusuf ve Celal Sururi ile Ali Sururi'nin kızı Gülriz Sururi karşı çıktılar.
Sururiler, operet yılları aşıldıktan sonra İstanbul Tiyatrosu'nu kurduklarında ve bu tiyatroda gişe rekorları kıran gösterileri için İzmir'e geldiğinde Şükran Hanım, artık grubun müdürü durumundaydı.
***
Hikayede adı geçenlerin hepsiyle haşır-neşir olan bir sanatçı, aslında bizim bir hemşerimiz: Buca'da doğup büyüyen Rıza Pekkutsal.
Muammer Karaca'nın en popüler oyunlarından biri olan Cibali Karakolu'nda uzun yıllar "Bekçi Rıza" rolünü başarıyla oynayan Pekkutsal, sonraki yıllarda Gazanfer Özcan'la çalıştı. Tiyatronun unutulmaz oyuncularından Muzaffer Hepgüler'le ikili oluşturup sahneye çıktı, dizilerde, filmlerde oynadı, en çok da seslendirmelerde görev aldı.
***
Rıza Pekkutsal, Şükran Hanım'ın kaçırılması olayını Muammer Karaca'dan sıkça dinleyen biri ama Tilki Faruk'u da yakından tanıdı. Faruk'un yaptıkları ayrı bir kitap, ayrı bir film olur.
O yılar böyleydi.
Şimdi böyle renkli sanatçıları arıyor insan ister istemez.
Rıza Pekkutsal, dopdolu anılarıyla tekrar İzmir'e döndü. İçindeki enerji ve bitmeyen heyecanıyla projeler üretmek istiyor. Yeter ki, o ortamı bulabilsin.
Muammer Karaca ve diğerlerinden aldığı feyz, ona yeter de artar bile.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.