Adil Akçamlı bir Bayraklı sevdalısı.
Ve, yine bir başka Bayraklı sevdalısı olan Dr. Ali Çelik'in gözü ile Adil Akçamlı...
Dr. Ali Çelik anlatıyor:
"Yaşadığımız yerleşim alanlarının geçmişini günümüze taşıyan tarihsel, kültürel, sosyal, ekonomik ve gelenekesel köprüsü kendiliğinden kurulduğu gibi, bu köprünün kurulmasında etkin olan unutulmazlar da vardır. Adil Akçamlı, güçlü belleği, azimli, titiz ve mekan bellediği Bayraklı'yı geçmişi ile bu köprüden geçirerek günümüze taşımıştır."
* * *
Adil Akçamlı bütün bu özelliklerini yeni bir kitapta topladı.
Geçmişi ile Bayraklı'yı günümüze taşıdı ve ortaya keyif ve ilgi ile izleneceğinden emin olduğumuz bu kitap çıktı.
Adı: Bayraklı'nın Geçmişine Anılar Köprüsünden Ulaşmak.
* * *
İşte bu Anılar köprüsünden birkaç görüntü...
Bayraklı'nın en güzel kızı Elena...
Toni Papi'nin evinin tam karşısında otururlardı.
"Madam Dimitriyan'ın dikiş-nakış kursundan sonra güzel Elena ile konuşmak için bahaneler bulurduk" diyordu kursa gelen Feriha Abla.
Sıradan tek katlı, arkası çiçek bahçesi olan şirin bir evde otururlardı.
"Elena Mayıs gülünden verir misin? Ne kadar güzel kokuyor."
"Hemen vereyim kızlar, ayrıca beğendiğinize de memnun oldum. Her zaman gelin, vereyim. Olur mu?"
"Geliriz, geliriz" derken O'nun tatlı diliyle büyük yeşil gözlerine pür dikkat bakar olmuştuk.
***
Lakabı "Kurban İsmail"di.
Bu lakabı kim verdi, kim taktı, nereden geldi? Hala anlamış değilim.
Yıllarca komşuluk yaptık, bir kez olsun anlamını sorma gereği duymadım.
1900'lü yılların başlarında Rumlar günümüz çarşısısına, eski Bornova Caddesi girişine, Tepekule'nin tam karşısına demir köprü yaptılar. Mübadele ile gelen eski mal sahipleri sonraki yıllarda Cafer Öz, Suat Yurtkoru, Halil ve Baki Aral kardeşler geri kalan araziyi aldılar.
Demir köprü faaliyete geçince, özellikle Bornova'dan Bayraklı'ya sebze ve meyve getirdiler.
Açılan beş metrelik yoldan özellikle Peterson'un karısı ve çocukları Bayraklı'nın deniz banyolarına gittiler.
Pilav üstü karga eti...
Puf Ali, o yıllarda Bayraklı'nın saygın ailelerinden Leman ve Mustafa Orcan'ın ortanca oğludur. Diğer kardeşleri Birnur, Naci, Birsen, Sedat ile birlikte Bornova Deresi'nin yanında bulunan 40 dönümlük yeşillikler arasındaki tek katlı bir evde oturmaktadır.
Puf Ali ovada avlanırken bir karga vurur. Aklına şeytanca bir fikir gelir. Karganın başını kesip tüyleri ile birlikte cebine koyar, gövdesinin tüylerini yolduktan sonra ateşte ütüleyip Arap Osman'ın birahanesi Tantalos'un yolunu tutar.
Sevgili dostu Çorapçı Ali de oradadır ve merakla Puf Ali'nin eline bakar. Puf Ali hemen mutfak tarafındaki ızgaranın başına geçer ve kargayı küçük parçalara ayırdıktan sonra kızartmaya başlar. Karga etleri piştikten sonra büyük bir tabakla gelen pilavın üzerine serpiştirir.
Puf Ali:
"Haydi arkadaşlar, buyrun keklik pilavına der demez Çorapçı Ali mis kokulu pilava balıklama atlar.
Sofrada Puf Ali'nin sadece pilav yemesi Çorapçı Ali'nin dikkatini çekmez. O boğazından başka bir şey düşünmemektedir. Etlerin hepsini mideye indirir. Keklik etli pilav(!) afiyetle yenmişti. Ancak, Puf Ali karganın kafasını cebinden çıkarıp boş tabağın içine koyduğunuda ortalık bir anda kahkahadan inlerken, Çorapçı Ali'nin yüzü kireç gibi olmuştu.
***
Not: Bu kitabı
0.232. 341 21 80
0.232. 371 66 22
numaralı telefonlardan isteyebilirsiniz.