Elektrik kısıntısı ve gariplikler
Hatta resmi dairelerde enerji tasarrufu yapılabilmesi için sabah 06.00'da işe başlanması ve mesainin erken bitirilmesi önerildi. Bir taraftan bunlar konuşulur, tedbirler düşünülürken, futbol maçlarındaki sorumsuzlukluk haftalardır sürüp gidiyor. Hem de hiç acımadan, aldırış etmeden. Havalar soğudu, ortalık buz kesiyor, maçlar, hiç gereği yokken inadına gece yapılıyor.
Neymiş efendim, yayıncı kuruluşlar öyle istiyormuş.
* * *
Size önümüzdeki haftanın programını vereyim, bakın hiç gereği yokken statlarda nasıl saatlerce ışıklar altında puan mücadelesi yapılıyor: Çarşamba: 17.45 Sakarya-Kartal (İkisi de dipte geziniyor, enerjiye yazık), 20.00 Denizlispor-Konyaspor (Al bir gereksiz gece maçı daha. Ne Denizli'de iddia var, ne de Konya'da). Perşembe: 17.45 Karşıyaka-Bucaspor, Cuma: 20.00 Antalya-G.Saray. Cumartesi: 19.00 Bursaspor-Trabzonspor, 19.00 Karabük-İst.B.Belediye (Örneğin bu maç niye gece oynanır ki?), 19.00 Göztepe-Gaziantep B.Ş.Belediye. Pazar: 19.00 G.Antep-G.Birliği (Bir fuzuli gece maçı daha. Hiçbir önemi yok). 19.00 F.Bahçe-Samsunspor, 19.00 Bucaspor-Ç.Rizespor. Pazartesi: 20.00 Mersin İd.Yurdu-Beşiktaş, 20.00 Kasımpaşa-Boluspor. Düşünün, maçlardan en az 2 saat önce ışıklar yanıyor, en az 4 saat enerji boşa gidiyor. Bu kadar maça çarpın, çıkan kaybı görünce dehşete düşersiniz.
* * *
Futbolda dünya şampiyonlukları kazanmış, İngilizler, İtalyanlar, Almanlar maçları gündüz oynuyorlar, niye acaba hiç düşünen var mı?
Gündüz oynamanın verdiği rahatsızlık varsa bu futbolda zirveye ulaşmış ülkeler niye uzun yıllardır sürdürüyorlar? Puan cetvelinde ilk sıraları işgal eden takımların çok önemli karşılaşmalarını gece oynatın, amenna. Ama diğerli için şapkayı önünüze koyun düşünün. Hepimiz düşünelim.
çimen'den
Türkiye'nin maratonu
Her şey ve herkes gibi diller de değişir, gelişir, farklılaşır. Çünkü dil de bizimle birlikte yaşar. İşte size değişime bir örnek: Eski filmlerdeki nezaket timsali Türkçe, bugün sadece gülümsetiyor bizi.
Dönem tüketim ve hızlı yaşam dönemi. Bu duruma Türkçe de uyum sağladı elbette. Cep telefonu mesajları, internet dili diye yeni bir kullanım biçimi oluşturdu gençler. Daha çabuk anlaşıyorlar. İyi mi kötü mü tartışmasına girmeyeceğim. Olanı dile getiriyorum. Zaman bunu gerektiriyor. Ben hala eski tarz yazıyor ve konuşuyorum, o başka.
Her yeniliğin ışığında Türkçe'nin değişimine de tanık oluyorum. Kullanım biçimleri, tonlamalar, dikkate alınmıyor, dil bilgisi ise hiç önemsenmiyor. Bir de yeni yeni cümleler var, manasını anlayamadığım. Fakat beni en çok hayrete düşüren, geniş kitlelere ulaşan, televizyonlardaki Türkçe kullanımı.
Hafta sonu televizyon izliyorum. Pazar günü yapılan Avrasya Maratonu'ndan bir canlı yayın. İstanbul'da Boğaziçi Köprüsü üzerindeyiz. Haberi yapan genç muhabir geçen yılla bugünü kıyaslıyor. Ve "Köprünün kalabalıktan sallandığına şahitlik olmuştuk" cümlesini kuruyor. "Şahit olmuştuk" ya da "şahitlik etmiştik" değil. Doğru duyup duymadığımı soruyorum, birlikte izlediğime, "evet" diyor, "doğru".
Pazar günü Avrasya Maratonu 33. kez başarıyla koşuldu. Peki Türkçe'nin maratonuna ne oldu?
Çimen Erengezgin
bi dakka
Çarşamba-Pazar gerisi ne yazar?
Karadenizde, haftanın günlerini isim yapan takımlar var. Örneğin Çarşambaspor ve Pazarspor. Rastlantı bu ya, 3. Lig 3. Grup'ta bu hafta Çarşambaspor-Pazarspor maçı var. Pazar günü oynanacakmış. Perşembe günü oynansaydı daha güzel olmaz mıydı?
küpe
Elmas nasıl yontulmadan mükemmelleşmezse, insan da acı çekmeden olgunlaşamaz.
Konfüçyüs
fıkra
Nazik adam
Tren kompartımanında kadın tek başına oturuyordu. İlk istasyonda bir erkek bindi.
Adam içeri girer girmez de soyunmaya başladı. Ceketini, pantolonunu çıkardı. Ayakkabılarını, sonra da iç çamaşırlarını... Çırılçıplak kaldıktan sonra çantasını açtı. Sigara paketi ile çakmağını çıkardı. Sigarayı ağzına götürdü. Tam çakmağı açacakken, birden sigarayı çekti ağzından ve kadına döndü.
"Affedersiniz, sigara dumanı, sizi rahatsız eder mi?" dedi.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.