İzmir'de Dena rüzgarı
Piyano ve vokaldeki benzersiz yorumuyla tanınan, bugüne kadar 10 albüme imza atan, müzik kariyeri boyunca 4 kez Grammy Ödülü'ne aday gösterilen DeRose'a kontrbasta Kürşad And ve davulda Emre Kartarı eşlik etti. MaxJazz'dan çıkan "A Walk In the Park", "Live at Jazz Standard-Vol.1" ve "Live at Jazz Standard-Vol.2" albümleri ile takdir dolu caz kritikleri alan Deno DeRose, en tanınmış şarkılarından bir demet sundu. Ayakta alkışlanan sanatçı sempatik tavırlarıyla izleyicilerden tam puan aldı.
DeRose daha sonra eğitim programında birlikte olduğu caz öğrencilerine birer birer sahneye alarak performanslarını sergilemelerini sağladı. Öğrencilerin solo performansları izleyenlerce dakikalarca alkışladı. Konser sonrası Soyer Jazz Studio'nun kurcusu Mehmet Refik Soyer'den aldığı plaket ve çiçeklere çocuklar gibi sevinen sanatçı, önce öğrencileriyle sonra izleyicilerle bol bol hatıra fotoğrafı çektirdi.
Dena DeRose 28 Şubat'ta Yaşar Üniversitesi'nde bir konser daha verecek.
çimenden
Şubat'ta Foça keyfi
Kabanım ve şemsiyemle iniyorum arabadan. Mevsim kış, rüzgar, yağmur altında yine Foça'dayım. Derin bir nefes alıyorum önce. Etraf alabildiğine sessiz, evlerin kepenkleri kapalı. Yollar boş, sakin. Ben de aldığım nefesle tertemiz, mis gibi havayı içime çekiyorum.
Genelde yaz aylarında gittiğim için bu seferki ziyaret değişiklik benim için. Yol boyunca kocaman lahanalar görüyorum. Bazı ağaçlar pembe ve beyaz çiçeklerini açmaya başlamış bile. Sardunyalar, güller sarmış bahçeleri.
* * *
Zaman zaman yağmur diniyor, güneşe bırakıyor yerini. Sahile koşup resimler çekiyorum. Denizin karayla buluşmasındaki ahenkli geliş gidişini izliyorum.
Merkez soğuk havaya rağmen kalabalık. Tam balıkçıların ağlarının yanına bir balıkçı heykeli dikmişler. Balıkçılık zor iş. Onlar ağlarını örerken, kedi ve köpekler de etraflarını sarmış.
* * *
İğdeli Cafe'de sakızlı dibek kahvesi içerken etrafı seyrediyorum. Yaz aylarından tek fark daha az insan olması. Tabii bir de herkesin kaban, kazakla dolaşması. Gözüm denize dalıyor. Kayıkların arasında bir hareket görüyorum. Yakından bakmak için kalkıyorum. Bir pelikan ailesi ile karşılaşıyorum. Galiba ilk kez pelikan görüyorum. Ben de bir heyecan. Merkezdeki koyu saran kayıkların arasında salınarak yüzüyorlar. Bakıyorum, benden başka hayecanlanan yok. Meğer her kış gelirlermiş. Pek hoşuma gidiyor. Onları seyretmek uğruna daha uzun oturuyorum.
* * *
Yazın sabahları kuş sesleri ile uyanırız. Bu sefer dalga sesleri ile uyanıyorum. Kuşlar yerine deniz konuşuyor bu saatlerde. Sahilde kimsecikler yok. Yağmur altında mavi yeşil suları seyre dalıyorum. Akşam saatlerinde sıcacık çay içerken, yağmurun tıkırtılarını dinlemek ne de güzel geliyor. Gökgürültüleri, şehire nazaran çok daha şiddetli duyuluyor. Ev gümbür gümbür sesler altında, doğanın titreşimlerini sonuna dek hissettiriyor.
Tabii ki dünya tatlısı komşular. Her zamanki gibi güzel sohbetler ediyoruz ve o meşhur kalburabastıdan yiyoruz.
* * *
Ayrılma vakti geliyor. Güneş altında yağmur usul usul yağıyor. Yazın bahçemizi karış karış dolaşıp adeta bahçıvan görevini üstlenen kumrular bizi geçirmeye geliyor. Foça'yla tekrar görüşmek üzere vedalaşıyorum. İzmir'e doğru yükselen yolun son kıvrımında dönüp o güzel manzaraya bir kez daha bakıyorum. Aklımdan, yazını da kışını da sevdiğim geçiyor. Gülümsüyorum.
Çimen Erengezgin
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.