Erkin Usman

Siyaset geyikleri...

Seçim öncelerinde duvarlara asılı afişler önünde köylü ile aday arasında şöyle bir konuşma geçer:
"Topraksıza toprak, toprağa tapu, ürüne şahane fiyat..."
"Ne zaman olacak bunlar?"
"Her seçimden, her seçime..."
***
1950 seçimlerinde bir köylü seçmen, oyunu kullandıktan sonra geri döner:
"Beyim, pusulamı geri istiyorum."
"Geri verilmez, niçin istiyorsun?"
"Adres yazacağım..."
"Oy pusulasına adres yazılır mı, be adam?"
"Geçen seçimde adres yazmadık da, oylar başka yere gitti."
***
1946 seçimlerinde oylama şöyleydi:
Oylar açıkta, herkesin gözü önünde atılıyor, bu oyların sayımı da kapalı yerde herkesin gözünden ırak yapılıyordu. Onun için, bugünkü deyimle, "1946 seçimleri ayıplıdır". Çünkü kapalı yerlerde yapılan oy sayımının içine neler girmez, neler çıkmaz.
1940 seçimlerinde ise, oyların atılması gizli yerlerde olacak, kapalı bir alanda atılacaktı. Sayım ise, açıkta, herkesin gözü önünde yapılacaktı. Oyların gizli, kapalı bir hücrede atılması için, her seçim sandığına bir hücre bulunması gerekiyordu. Hesaplandı, kapalı hücre yapılması için dünyanın parası gerekiyordu. İşte bu aşamada karar verildi: Oylar okullarda, cemilerde kapalı bir köşede kullanılacaktı.
İstanbul'da, Hıristiyanların bol olduğu bir bölgede adres soran birine:
"Dimitri'yi mi arıyorsun? O camiye gitti..." cevabı verilmişti.
Adam şaşkın:
"Vay anasını be..." demişti ki, karşı taraftan bir yanıt geldi:
"Namaz kılmaya değil..."
* * *
Dünya kadar para harcadığı halde listeye bile giremeyen adaya soruyorlar:
"Durum nasıl?"
"Lanet olsun... Bir daha partilerin önünden bile geçmeyeceğim."
Aradan dört yıl geçiyor. Bir de bakıyorlar ki, bizimki adaylığa yine soyunmuş..."
"Ne o?" diyorlar.
Cevap şu:
"Ne olsun? Hastalık..."
***
Erzurum'da seçmenlerin genç adaylara daha çok değer verdikleri haberi yayılmıştı. Yaşını başını almış adaylardan bir kısmı ağarmış saçlarını siyaha boyatmışlardı.
Seçim sonuçlandı, saçlarını siyaha boyatanların çoğu kaybetmişti.
Arkadaşları:
"Nedir bu hal?" diye sorduklarında cevapları:
"Seçim boyası..." oldu.
kentten
İzmir'de mülteci kampının ne işi var?

Namiye Kaynar, bir POTA okuru...
Harmandalı'daki "mülteci kampı" hazırlıkları karşısında isyan eden binlerce İzmirliden biri.
Namiye Kaynar'ın bu girişimler karşısındaki tepkisi şöyle:
"Doğru biz misafirperveriz, geleni iyi ağırlamak isteriz, güzelim şehrimde İtalyanlarla, Rumlarla, İsraillilerle yaşıyoruz yüz yıllardır saygı, sevgi ve hoşgörü ile.
Hiç kimse birbirinin huzurunu kaçırmaz burda, ama yeni gelecekler öyle mi?
Şimdiden Hatay ilimiz talan oldu. Halkta huzur bırakmadılar, halk isyanda 'gönderin bunları' diyorlar.
Peki bu kamp niçin sınırdan 1.200 kilometre mesafeye gelir? Ya da yerleşim yerinin tam ortasına olur?
Bu aralar İzmir-Çiğli Harmandalı'da hummalı bir çalışma var. Geceli gündüzlü maşallah harıl harıl çalışılıyor kampın bitimi için.
Giriş çıkışı kontrolsüz olacak olan bir kamp kuruluyor üstüne üstelik."
laflama
* İnternette sörf yapmak, artık bir "data" sporu oldu!...
* Bu yazdığın kitap hiç olmamış, bence bir vaheser.
* Ben hiç makam derdinde değilim. Nihavend makamı dışında!...
* Ülkemizde hayvancılığın, bir sürü problemleri var!...
* Aşkta gurur yok diyordun ya, bana borç para versene kız.
* Maliye bakanı "Enflasyon en çok vekil ve müsteşarları vuruyor" demiş. Onların maaşını bana verin. Enflasyonun vurmasına razıyım...
İbrahim Ormancı'dan
tarihten
Edison

Edison, kim bilir kaçıncı defa aynı deneyi tekrarlıyordu.
Saç sakal birbirine karışmış. Cezveye yumurta diye koyduğu saati haşlanmakta.
Kendinden geçmiş, işine adamakıllı dalmıştı. Gelip gidenlerin bile farkında değildi.
Hanımı kapıyı açmış, avaz avaz bağırıyor:
"Heeeyyy! Senin bu çalışmaların boş, hava..."
Bilimadamı deliler gibi bağırmaya başladı.
"Hava... Hava... Hava... Ampulün içindeki havayı boşaltmalıyım."
Boşaltır.
Ve ampul yanar...
küpe
Yeniliklere son verdiğinizde geriye doğru kaymaya başlarsınız.
J. Harrington
fıkra
Mualla

Altı yaşındaki yumurcak, süper marketin koridorlarında:
"Mualla... Mualla..." diye annesinin adını sayarken, "Şşşşttt" diye yanında bitivermiş annesi."
"Ayıp, çok ayıp. İnsan annesini böyle ismi ile çağırır mı? Anne desene..."
Oğlanın cevabı:
"Tamam da... Seni hayatta bulamazdım. Etraf anneden geçilmiyor."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.