Yıl 1996, Eylül'ün 24'ü...
Saatler 13.15'i gösteriyordu.
Gazetenin sekreteri Özlem Baki çalan telefonu açtı.
Arayan Zeki Müren'di.
O akşam üzeri TRT'nin İzmir Fuarı'ndaki stüdyolarına bir süredir ikamet ettiği Bodrum'dan gelecek ve ödül alacaktı.
Zeki Müren, beni arıyordu.
Orada yoktum ve Özlem'e her zamanki kibarlığı ile bir ricada bulundu:
"Erkin Bey'e iletin, bu akşam İzmir'deyim, B. Efes'in lobisinde bir kadeh rakıya bekliyorum. İki kadeh olmaz, doktorların izni yok."
Mesaj alınmıştı.
TRT stüdyolarındaki töreni de izlemek için fuarın kapısından adımımı atmıştım ki, acı haber bir fısıltı şeklinde kulağıma geldi.
"Zeki Müren, stüdyoda kalp krizi geçirdi ve oracıkta öldü..." Tören yerine vardığımda ambulans kapıya dayanmıştı.
Herkeste anlatılamaz bir üzüntü ile karışık panik havası vardı.
Kimsenin kimseyi dinleyecek hali ve durumu yoktu.
Bir dev sanatçıyı kaybetmiştik.
Zeki Müren'li yıllar, gözümün önünden bir film şeridi gibi geçti ve bir noktaya gelip dayandı.
Biraz ileride naaşı ambulansa taşınan sanatçı, ilk solo ve sonraki seri konserlerini İzmir'de vermişti.
Solo konser 1954 yılında Kızılay yararına 17 Kasım'da Elhamra'daydı.
Ama asıl "seri konserleri" 1 Eylül ile 20 Eylül arasında Fuar süresince Açık Hava Tiyatrosu'ndaydı.
Ve İzmir, Zeki Müren'in kalbinde ayrı bir yerin sahibiydi.
Kadere bakın, ilk seri konserlerini fuarda vermiş, son nefesini de orada...
Nur içinde yatsın...
Zeki Müren, 6 Aralık 1931 tarihinde Bursa'da doğdu. Bursa'da başladığı orta öğrenimini İstanbul'da Boğaziçi Lisesi'nde tamamladı. İstanbul'da Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin Yüksek Süsleme Bölümü Sabih Gözen Atölyesi'nden mezun oldu. Desen çalışmalarını öğrencilik yıllarından başlayarak pek çok kez sergiledi.
Zeki Müren, Bursa'da tamburi İzzet Gerçeker'den aldığı solfej ve usül dersleriyle musiki bilgileri öğrenmeye başladı. 1949'da, Boğaziçi Lisesi'nde okurken Agopos Efendi (sinema yönetmeni ve senaryo yazan Arşavir Alyanak'ın babası) ile udi Kirkor'dan aldığı derslerle de musiki eğitimini sürdürdü. Daha sonra fasıl musikisini iyi bilen ve geniş bir repertuvarı olan Şerif İçli'den çeşitli eserler meşk etti, Refik Fersan'dan, Sadi Işılay'dan, Kadri Şençalar'dan yararlandı.
1950'de sınavla İstanbul Radyosu'na girdi. İstanbul Radyosu'nda 1951'de, canlı olarak yayımlanan bir programda ilk radyo konserini verdi ve bu konseri çok beğenildi. Bundan sonra Türkiye radyolarında düzenli olarak okumaya başladı. Radyo programları 15 yıl sürdü, bunların çoğu canlı yayın programlarıydı.
Müren, bundan sonra kendini daha çok sahne ve plak çalışmalarına verdi. Alışılmış kalıpları zorlayan elbiseleri ve sahne davranışı ile halkın ilgisini sürekli olarak üstünde tutmayı başardı.
Zeki Müren, Türkiye'de en çok konser veren ses sanatçısıdır. Bir yılda yüz konser verdiği dönemler olmuştur. Kendisine 'sanat güneşi' unvanı verilmiştir. Yabancı ülkelerde de birçok konser vermiştir.
Zeki Müren, 1954'te Beklenen Şarkı adlı filmde sinema oyunculuğuna başladı. Büyük bir ticari başarı kazanan bu filmden sonra şarkılarının çoğunu kendisinin bestelediği 18 filmde daha oynadı. 1955'te de Arena Tiyatrosu'nca sahneye koyulan Çay ve Sempati adlı oyunda da başroldeki oyuncuydu.
Ayrıca 'Bıldırcın Yağmuru' isimli bir şiir kitabı da vardır.