Baba değil evin büyük oğlu!
Ellemese uyuyacaktır çocuk, gözleri süzülmeye başlamıştır hafiften... Ani bir gıdıklama hareketi, sulu bir şaka... Pat açılıverir uykusu. Hadi bakalım, uğraş şimdi en az bir saat! Sen şekerin zararlarını ciddiyetle anlatırken, arkandan "Yav he he..." der gibi göz kırpar çocuğa.
Bin kez vurmalı kırmalı, dövüşlü oyun oynayıp çocuğa vurmanın oyun olduğu mesajını verir; oyun dışında çocuk bir tane patlatınca da "Babayım ben" diye kükrer! Disiplini sertlikle karıştırır çoğu zaman.
Doğuştan kalın ve gür çıkan sesinin ne denli korkutucu olduğunun farkına varamaz...
ARADA KALAN HEP ANNE
Biri çocuk, diğeri babadır oysa değil mi? Sen ise anne olarak hep 'arada kalan'sındır.
Kah birine 'dur' dersin, kah diğerine 'yapma!' Dene istersen, içinde 'hadi', 'dur', 'yapma' kelimesi geçen bir cümle kurmadan bir saatin geçmez evde!
Çatışmalarda hangisine hak versen, diğeri alt dudağını sallandırır.
Hani hep böyle oyunvari yaşanmışlıklar da değil söz konusu olan. Bazen ciddi ciddi sınanır anne sabrımız. Hangimiz bir kez olsun demedik ki, "O yaptığını üvey baba yapsa, o dakika kolundan tutup kapıya koyardım" diye...
HEM SIKAYET HEM SÜKÜR
Çoğumuzun evindeki baba-çocuk profili böyleyken, şikayetler de arşa çıkıyor haliyle... Peki madalyonun tek bir yüzü mü var? Elbette hayır.
Geçenlerde okuduğum bir yazıda öyle güzel bir detay vardı ki... Hayatımızda korona ile birlikte yaşanan değişimden bahsederken, şikayetlerin bile şüküre dönüştüğünü belirtiyordu yazar. Nasıl da haklı bir saptama. O yüzden varlıklarına, sağlıklarına bin şükür...
Vereceksen huzur ver...
Bazen -her zamankinden daha da- dar gelir dünya. Yaşam enerjin çekilir sinsice... "Neyin var" soruları gelmeye başlar teker teker. Ve elbette bir dolu tavsiye (!) dinlersin: Senden daha kötü durumda olanlar var... Sen bundan daha güçlüsün... Bence hepsi kafanda, düşünmemeye çalış... Pozitif şeylere odaklan... Arkadaşım Psikolog Armağan Pınar Adanar paylaşmış sosyal medyasında. "Yapmayın" diyor. Yardım alması gereken insana akıl vermeyin. Çözebilseydi çözerdi zaten... Yapabiliyorsanız, bir psikiyatri uzmanına, bir psikoloğa yönlendirin ve işi gerçekten 'bir bilen'e bırakın.
Ne denir/Ne denmez?
"Depresyonda olan biriyle nasıl konuşulmaz?" sorusuna çok güzel örnekler var burada:
● Ya hepimiz yaşıyoruz böyle şeyler... Doğrusu: Tam olarak nasıl hissettiğini anlamıyor olabilirim ancak benim için değerlisin ve sana yardım etmek istiyorum.
● Çık şu moddan, toparla kendini, Olaylara olumlu tarafından bak bir de... Doğrusu: Şu an buna inanmıyor olabilirsin, ancak kendini bu şekilde hissetmediğin günler gelecek.
● Bak sana tavsiyem... Doğrusu: Benimle istediğin zaman, istediğin kadar konuşabilirsin. Seni dinlerim.
● Bence hepsi kafanda. Düşünmemeye çalış. Doğrusu: Uzman hekim desteği almayı düşündün mü? Kontrollerini ihmal etme lütfen. İstersen beraber de gidebiliriz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.