Aklımıza şeytan karışmış
Doğru dürüst düşünmeyi nedense unuttuğumuzu hatırlatan her olayda 'tövbe tövbe'' dedirten ve dudak uçuklatan hikayelerin arkasının kesilmeyeceğini düşündüğümden beri bize nelere oluyor kıskacı içindeyim. 'Biz nerede bozulduk arkadaşlar' feryadıma sizin aynı şekilde karşılık vereceğinizi hissediyorum.
Maalesef 'göl artık maya tutmuyor' ve yazıktır bizim emeklerimize. Son yıllarda herkes bir yaşam yorgunu. Daha buluğ çağına yeni girmiş ergenlere bile hiçbir şey buyuramıyorsunuz.
Çoook yorgunlar çoook.
Bildiğiniz gibi değil. Yolun başında tabiri caizse havlu atmışlar.
Herkes bir şekilde tuhaflaştı. Akıllar artık dışa değil içe içe, sinsice çalışıyor. Kurgulama durumunda yaşadığımız için fikir kolonisinin dibinden akıl almaz türlü hikayeler çıkıyor. Konuyu nereye bağlayacağımı merak ediyorsunuz, biliyorum. Eğer konuşmaktan çok dinlemeyi yeğlemişseniz zengin bir bilgi arşiviniz kendiliğinden oluşuveriyor.
YENİ GELİNE SAHTE TAKI
Karşımdaki genç gelin zırıl zırıl ağlarken, ben gülme krizi içinde hiç de şaşırmadığım bir olayı dillendiriyordu. Bu taze gelinimizin evliliği henüz bir yıllık. Eşi çalışkan bir çocuk. Sıkı bir çalışma içinde ve bir an önce ev sahibi olalım, şu kiralardan kurtulalım derdinde. Gelin hanım; düğünde takılan ziynetler işe yarasın, geleceklerini bir nebze rahatlatsın istemiş. Öyle ya; bizim Türk geleneklerimizde takı, genç çiftin yeni hayatlarını kolaylaştırmak amacıyla uygulanan güzel bir ananevi olayımız. Hala geçerliliğini en işe yarar şekilde sürdürmeye devam ediyor. Allah razı olsun atalarımızdan.
Tüm altınlar toparlanmış ve en yakın sağlam ve işini layıkıyla yapan bir sarraf seçilmiş.
Sorun asıl bundan sonra başlamış ki; genç gelinin yaşadığı hayal kırıklığının teselli edilmesi mümkün değil. Sizin de tahmin ettiğiniz gibi altınların yarısı sahte çıkmış. Üstelik görümce namzedi hanımefendinin pırlanta diye taktığı set, bildiğiniz ''swarovski'' taşlarıymış. Benim de üzüldüğüm yönü; umduğunu bulamayan bu genç çift hayal kırıklığı ötesinde yaşadıkları güven kaybını ömürlerinin sonuna kadar taşıyacaklar ve inanmanın bedelini ve öfkesini hep içinde yaşayacaklar.
Yine bir şirketin yabancı dil bilen eleman arayışında; anadili gibi İngilizce ve Almanca konuştuğunu söyleyerek işe alındıktan sonra bir genç kızımızın ''ama benim bildiğim cümlelerle yazılmamış, ben bu terimlere yabancıyım'' diyerek maili bir üst yetkili olan kişiye yönlendirmesine ne dersiniz?
1 KIYAFETE 10 KIYAFET
İlginç bir hikaye de; bir kıyafet parasına en az on kıyafet giyerek sezonu kapatanlar.
Parasını ödeyerek aldığı kıyafeti bir kez giydikten sonra aldığı dükkanın değişik şubelerinde değiştirip mevsim bitinceye kadar turlarını tamamlama cüretkarlığında olup da, "ne olmuş yani, alt tarafı bez parçası, değiştirsem dünya mı batar'' umursamazlığında olanlar.
En son duyduğum olay hepsinden şaşırtıcıydı ki; benim beynim durdu. Kocasından boşanan arkadaşına, "sen artık bu adamı sevmiyorsun, bana yönlendirsene nasıl olsa sizin ilişkiniz bitmiş'' diyen bir dost isteğine ne demeli. Eskiden doğu kültüründe duyardık "BERDEL'' geleneğini. Şimdiki durumunu nasıldır, hala var mı? Araştırmak lazım. Yakınlarımda hiç yaşamadığım için işin duygusal ve mantıksal boyutlarını bilmiyorum ama eminim kendi içinde saygıdeğer bir matematiği vardır. Teknoloji sayesinde beynimizin tüm dengesi alt üst olmuş durumda.
İşin komik yönünü düşünürsek kafa taşlarımız yerinden oynadı da haberimiz mi yok.
Büyük sözü dinlediğim her halimden belli oluyor. Onlardan bir esinti alamazsam yazımı bitiremiyorum. Ne demiş atalarımız "acele işe şeytan karışır.'' HUUUU rahmetli ninelerimiz dedelerimiz şeytan artık beynimizi istila etmiş durumda. Keşke sadece sizin dediğiniz gibi acele işimize karışsa.
Ne yapsak nereye kaçsak.
SEN AKLIMIZI KORU YARABBİ.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.