YALNIZLIK PAYLAŞILIR
Malum serde edebiyatçılık olduğu için okuduğum kitapların sayısı bir hayli fazladır. İyi bir okuyucu olduğum konusunda hiç mütevazi olamadığımı da itiraf etmek zorundayım. Ne zaman bir zaman boşluk yakalasam hemen soluğu kitapçılarda alırım. Son çıkan trend kitapları takip etmek en büyük zevkimdir.
Haftada en az 2 kitap ve bir albüm almazsam da içim rahat etmez.
Okuduklarınız içinde aklınızda kalan ve sizi etkileyenler vardır ya. Hani içinize oturur, aklınızdan çıkmaz... İşte böyle hayatımda iz bırakan kitaplardan biridir.
Özdemir Asaf'ın "Yalnızlık Paylaşılmaz" şiir kitabı. Şiir sevmeyenler için bir şey söylemek istemiyorum. Üstelik benim gibi radyocu olup da; yıllarca programlarının bir bölümünü şiire ayırmışsanız; sizi etkileyen birçok şiirin hafızanıza yerleşmiş olmasının muzdarip konularından biridir yalnızlığımızı anlatan temalar.
Ne kadar yalnızız? Bizi kendine esir eden bu duygunun altında neler var? Kalabalıklar ordusu içinde hangimizin hayatının her anı dolu geçiyor? Yine son yıllarda kişiyi kendine esir eden bir sosyal medya çılgınlığı içinde coşmuş durumdayız. Sanal bir sarhoşluk içinde olmak bizi çok farklı bir yalnızlık çemberi içine almış da haberimiz yok aslında..
SAKİNLİK ARAYIŞI
Uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşım geçen gün bir telefon konuşması sırasında artık şehir hayatından sıkıldığını ve güneyde bir kasabaya yerleştiğinden falan bahsediyordu. Sakinlik arayışı içinde olanların birinci tercihidir nedense sahil kasabaları. "Hiçbirimizin şöyleeee başımı alıp gitmek ve artık dinlemek istiyorum" hikayeleri bitmez. İşin aslını düşünürsek yalnızlık duygusuna ne kadar dayanabiliriz? Sabah uyandığınızda özlediğiniz kuş sesleri ve su sesleriyle mutluluk hisleri nereye kadar? Ya sonrası?
Hani hepimizin bildiği bir söz vardır "Yalnızlık Allah'a mahsustur" Daha ötesi; kimsesiz ve sessizce hayata veda edenlerin arkasından "zavallı yapayalnız öldü" deriz.
YARDIMLAŞMA DERNEĞİ
Yine arkadaşımla yaptığımız sohbete dönmek istiyorum. Zamanın nasıl geçiyor diye sorduğumda; Çevrede yaşayan köylülerle kurduğu dostlukları, sabah yürüyüşlerinde esnaf sohbetlerini, köyün çobanıyla bitmeyen çay kahve molalarını anlatırken sesi ışıl ışıldı. Kendini kaptırmış bir durumda, kasabanın kızlarıyla bir yardımlaşma derneği kurduğunu ve evlenecek olanların gelecek hayatlarını tanzim etmeye yardım hizmetlerini açıklarken; ben düşünmeye başladım yine. Bu gidişin neresi yalnızlıktı? Kendimizle baş başa planlarımız nereye kadar sürüyordu. "İnsan insana muhtaçtır" atasözünün bilge birinin, yalnızlık deneyiminin sonucunda söylenmiş olmasının doğruluğunu ne kadar inkar edebiliriz ki.
SADECE ŞIMARIKLIK
Doğa bizi içine çeken bir duygu. Oradaki mutluluğumuzu hiçbir şeye değişmeyeceğimiz malum.. Topraktan geldik toprağa gidiyoruz. Toprak bizim ana maddemiz. Doğanın sessizliğinde bile bir ses armonisin olduğunu düşünürsek; nereye kaçarsak kaçalım biz bize mecburuz.
Çok sesli bir senkron düzeninde "Ben yalnız kalmak istiyorum" gibi bir şımarıklığımız asla olmamalı.
Bunun aksi olduğunda; doğa sizi kendi yöntemleriyle bir araya getiriveriyor. Düşünün bir afet, bir deprem ve sıra dışı doğa olaylarında sığındığımız tek olay yine birbirimiz. Evet arkadaşlar ara sıra yalnızlığımızı sevelim, küçük molalar dışında.
Unutmayalım ki "İyi ki varsın" diyeceğimiz başucu dostlarımızdan da fazla uzaklaşmayalım. Yalnızlık onların varlığıyla güzeldir. Dostlarımızın artması temennisiyle mutlu hafta sonları..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.