Aşk bir iç savaştır
Duygularımızda haklı çıkmak, yaşadıklarımızı meşru hale getirmek, hele aşkımızı çevremize kabul ettirmeye çalışırken en büyük yorgunluğu kendimize yaparız.
Her aşkın tek kişilik olduğunu anlatmaya gerek yok. Benim duygumu yalnızca ben bilirken, gönül kahramanımızın bundan ne kadar haberi var ki? Peki onun duyguları bizim için ne ifade ediyor? Gerçekten istediğimiz sevgi yoğunluğu onda ne kadar? "Seni sevdiğim gibi sende beni sevmek zorundasın" dayatmacası mı?
Niye aşk bizim için bu kadar önemli?
Yoksa bu bir hormon aldanması mı?
DİZİLERDE ANA TEMA: AŞK
Nazan'ın Ayhan'a olan aşkından tüm çevresi artık rahatsız olmaya başlamıştı.
Yirmi dört saat bir 'Ayhan' kelimesi dostları arasında neredeyse alerji kıvamına gelmişti. Tarihsel bir deyimle 'Meydan Muhaberesi' başlamak üzereydi. Çoğu sinema filmleri ve TV dizilerinin ana teması 'Aşk'tır. Yüreğimiz ne kadar bu duyguyu sevse de, bir türlü barışmayı bilemedi. Biz niye bu duyguya böylesine esir düştük?
Sözlüklerimizi karıştıralım bakalım neymiş, bu aşk kelimesinin anlamı 'Bir kimseye ya da bir şeye karşı duyulan aşırı bağlılıktır" diyor kitaplar. Başka bir ifade olarak ise iki ayrı cinsin birbirine karşı duydukları bedensel ve ruhsal istek, tutku, sevgi anlamına geliyormuş.
İÇ ÇATIŞMALAR DA BAŞLAR
Kim bu duyguyu yaşıyorsa yalnızlığı da içinde barındırıyordur. Aynı zamanda zayıflık zirvesindedir. O çok sevdiğinin bir tek kelimesi bile içinde fırtınalar yaratır.
Gücünü kaybeder. Duygusal savaşlarının hep alt yapısında bireysel aşk egoları gizlidir.
Bir kere âşık olduğuna karar veren kimsenin iç çatışması da başlamış olur.
Onun bütün gayesi, sevgiliye kavuşma noktasında kilitlenir.
Algısı sadece o kişiye aittir. Dünya ilişkileri zayıflar.
Bencilleşir. Sadece kendi duyguları ve hissettikleri önemlidir.
Nasihat saçma ve gereksizdir. Çevreye öfkelenir, istikrarsızlaşır. Zanneder ki; çevrendeki herkesin aklı onun sevdiği kişide. Korumak zorunda kaldığı duyguları için yüreğinde savaş tamtamları çalar.
Washington Üniversitesinde psikolog olan John Gottman aşkın bencillik olduğunu savunur. Herkes bilir, aşk bazen acıtır, canımızı yakar. Çünkü ilişkinin başında hepimiz gözlerimizi tüm gerçeklere kapatırız.
Bir noktada çoğumuz sevdiğimiz kişi için her şeyimizi riske atmışızdır. O mükemmel ve etkileyici kişiye kendimizi adeta feda ederiz. Bunun karşılığında da duygusal bir uçurumdan düşeriz.
GERÇEK YÜZÜNÜ GÖSTERİR
Nilgün'ün sevdiği adam için tüm donanımları hazırdı. 'Onu hiç kimseyle paylaşmam' düşüncesinin sağlıksızlığını anlayacak durumda değildi. Özellikle dostları bu aşkın düşman askerleriydi.
Sevdiği adamı ona bırakmayacak handigapı içinde, dünyayı hem kendine hem yakınlarına zindan etmeyi başardı. Aşkın kendisini zayıf ve güçsüz bırakması sonucunda; her seferinde yeniden, çevresine haçlı seferler düzenlemesinin ne kadar anlamsız ve faydasız olduğunu anlatmak o kadar zordu ki. Bencil aşkların iç savaşları hiç bitmez. Sevimli kişilikleri istedikleri şeylere kavuştukları zaman, gerçek yüzünü göstermeye başlar. Duygusal şantaj ve manipülasyonla, adeta bir kara delik gibi her şeyi kendilerine çeker. Yuttukları hiçbir şeyi geri vermezler.
Çünkü bencil bir kişinin eksiklikler ve hayal kırıklıkları dışında size sunacağı bir şeyi yoktur. Sonuçta sevgili arkadaşlar Allah hepimize toplu tüfekli aşklar yerine, davullu zurnalı güzellikler nasip etsin.
Günün sözü
Aşk savaş gibidir. Mutlaka yolunu bulur (Anonim)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.