Kalkınmanın yolu eğitimden geçer
LGS'ye (Liseye Geçiş Sınavı) sayılı günler kaldı. 8. sınıf öğrencilerinin ve ailelerinin heyecanı dorukta.
Öğrenciler yoğun bir yıl geçirdi. Üstüne bir de korana virüs salgınının yaşanması çocuklarda kaygı, korku yarattı. Kıpır kıpır olan bu yaş grubu çocukların, tedbir amaçlı sokağa çıkma yasakları da konunca duygusal olarak zorlandılar. LGS için Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un birinci dönem konuları üzerinden soru sorulacağını belirtmesi bir nebze LGS öğrencilerini sevindirdi. Ancak şunu belirtmek gerekir ki, LGS sınavı üniversite sınavından bile zor. Çünkü hem nitelikli okul sayıları az hem de sadece bir kez sınava girilebiliyor, yani üniversite sınavı gibi tekrarı yok. Bu nedenle çocuklar nitelikli okul kazanmak için ciddi bir emek sarf ederken, yoğun stres altında kalıyor.
Bu yaş grubu çocuklar için oldukça ağır bir yük. "Peki ne olabilir?" diye sorabilirsiniz.
Bence gençlerin geleceğini sadece bir sınava bağlamaktan ziyade dört yıllık toplam okul başarıları değerlendirilerek, (hatta her sınıf sonunda bir değerlendirme sınavı yapılarak) ilgi ve yetkinliğine göre bir öğrenim modeli oluşturulabilir.
VERİMLİLİK VE BAŞARI
Maalesef gençlerin büyük çoğunluğu ezberci, günü kurtaran ders çalışma şekli yerine muhakeme yapabilen, sorgulayan, araştıran ve okuyan nitelikli bir nesile ihtiyaç var. Teknoloji kullanım bağımlılığı yerine teknoloji üretim bağımlılığı olan, kitap okuma sevdalısı olan gençlere ihtiyacımız fazladır. Öte yandan üniversite sınavında ilgi ve yeteneğine göre değil, aile baskısı veya yetersiz puan aldığı için istemediği bölümü tercih etmek zorunda kalan gençlerin sayısı çok fazla.
Bu gençler mezun olup işe başladığında çoğunlukla mutsuz oluyorlar. Özveri ve coşku ile çalışmayan bu kişiler iş hayatında tam kapasiteye ulaşamıyor, verimlilik ve başarı sağlayamıyor. İlaveten okuduğu bölüm dışında görev yapan, mesela bir jeoloji mühendisinin belediye mezarlığında görev yapması, ziraat mühendisinin insan kaynakları biriminde çalışması, su ürünleri mühendisinin alanı dışında bir firmada çalışması gibi daha binlerce örnek verebiliriz.
EĞİTİM MİLLİ MESELEDİR
Sevmediği bir işte çalışan kişilerin psikolojik sorun yaşaması bir tarafa, ekonomik anlamda ise ülke ekonomisine ciddi zarar veriyor. İktisadi kalkınmanın temelini oluşturan eğitimin amacı hem ülkenin hem de insanların her türlü istek ve ihtiyaçlarını karşılayabilmektir. Eğitim ekonomik büyümede lokomotif güç olduğundan iyi eğitilmiş insan gücüne (beşeri sermayeye) sahip olan ülkeler, hızla büyümektedirler. Ayrıca gelişmişliği belirleyen en önemli faktörlerden birisi eğitimdir. Ekonomik sorunlarla baş edecek olan nitelikli insan yani bilgiyi kullanan insandır. İşte bu yüzden gençlerimizin yeterli ve donanımlı, yeteneklerini ön plana çıkaracak eğitim alması, toplumsal refah artışı için en etkili yoldur. Eğitim bir milli meseledir.
Devletin görevi çok önemli olduğu gibi ailelere de büyük görev düşmektedir.
Eğitim ailede başlar. Bilinçli ebeveyn olmak, sınav puan odaklı yaklaşım yerine ahlak, yetenek, yetkinlik odaklı çocuk yetiştirmek bence daha mühimdir. Okuyacak bir kitap giyilecek bir kıyafetten, gidilecek bir beceri kursu yenilecek bir yemekten, sevgi yıkıcı eleştiriden çocuğa çok daha fazla katkı sağlar. Eğitim geleceğe yapılan yatırımdır. Güvenli gelecek eğitime yapılan yatırımdan geçer.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.