Kalkınma yolunda ekonomi ve eğitim
Dünyanın her yerinde ülkeyi yönetenlerin temel hedefi kendi ülkelerini kalkındırmaktır.
Çünkü kalkınma yaşam demektir. Kalkınmanın en anlaşılır tanımını Dünya Bankası yapmış ve "İnsan yaşamının kalitesinin artırılmasının hedeflenmesi" olarak tanımlamıştır.
Kalkınma ile hayatının kalitesinin artması, yoksulluktan uzak daha iyi gelir düzeyine ulaşılması, daha yüksek eğitim olanakları, daha iyi sağlık ve beslenme koşulları, daha temiz çevre, cinsiyet eşitsizliğinden uzak eşit fırsatların sunulması ve bireysel özgürlüklerin artması gibi yaşama dair iyi koşullar oluşmaktadır. Kalkınmaya dair çok fazla değişken olduğundan tüm koşulları yerine getirmek kolay değildir.
Gelişmiş ülkeleri incelediğimizde kalkınma rotaları arasında dışa bağımlı olduğu alanların ortadan kaldırılması, insan odaklı yaklaşım, eğitime yatırım, beşeri sermayeye odaklanmak ve sistem üzerine kurulu politikalar ilk göze çarpanlardır. Türkiye açısından bakıldığında enerji %72,5 ile dışa bağımlı olduğumuz en büyük alandır. Ancak Karadeniz'deki son doğalgaz hamlemiz bu açığın son bulmasını sağlayacaktır.
NİTELİKLİ İŞGÜCÜNÜN ARTMASI
Kalkınma bütüncül düşünülmesi gereken bir olgu olduğundan devlet, özel & kamu kurumları ve toplumun ortak paydada birleşmesi önemlidir. Öte yandan kalkınma için milli gelirin artması gerekmektedir. Kişi başına düşen milli gelirin yükselmesi için üretmek gerekir.
Büyüyen ve üreten bir ekonomide gelirin artması kadar, gelir dağılımındaki adalet de çok mühimdir. Eğer ki, bir ülkede gelir adaletsizliği var ise bir kesimi çok fakir bir kesimi çok zengin iken ise o ülkenin kalkınması imkansızdır. Ayrıca gelir adaletsizliği toplumlarda bazı sosyal siyasal ve ekonomik sorunlara neden olmaktadır.
Eğer günümüz dijital çağında piyasalarda rakiplerimizle rekabet etmek istiyorsak, katma değerli ve teknoloji temalı üretim yapmak zorundayız. Beşeri sermayeye odaklanma, nitelikli işgücünün atması, kısacası milli gelirin artması demektir.
PANDEMİ SÜRECİNDE EĞİTİM
Ülkeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarının en belirgin özelliği beşeri sermayedir.
İnsan yetkinlikleri arasındaki küçük farklar dahi firmaların verimliliklerinde ve kârlarında büyük farklara yol açmaktadır. İşte burada eğitim ön plana çıkıyor. Mevcut koşullar içinde Türkiye'nin odaklanması gereken alan eğitimdir. Eğitime yapılan yatırım geleceği güvence altına almak demektir.
Maalesef gençlerimizin eğitim hayatı pandemi nedeniyle sekteye uğramıştır.
Daha doğrusu toplumda birçok insanın duyarsızlığı vaka sayılarını artırmasına yol açmakta bu durum da okulların açılmamasına ve çocuklarımızın eğitim hakkının adeta elinden alınmasına yol açmaktadır.
Korona salgınının toplumun toplum sağlığını tehdit ettiği gerçeği ortada iken bu bilinçsiz davranışların neden yapıldığını anlayamıyorum.
Çocuklar on yıl sonra iş sahibi olacak ve ülkeyi yönetecekler. Nitelikli eğitimin bir yıl bile ertelenmesinin ülkemizin için bedeli ağır olacaktır. Uzaktan eğitim asla yüz yüze eğitimin yerini tutamaz.
Okullarda sadece öğretim değil, eğitim de verilmektedir. Eğitim insanın bilgi, beceri ve davranışlarını kalıcı olarak değiştiren bilimsel bir süreçtir. Uzaktan eğitim kişisel ve kurumsal gelişimde çok faydalı olabilir ancak daha kaliteli insan kaynağımız için okulların eğitimi yüz yüze olmalıdır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.