Birinci İklim Şurası’nın ardından
Son yıllarda insanoğlu zor günler geçiriyor.
Pandemi, sağlık krizi, ekonomik kriz derken, şimdi bir de üzerine Ukrayna-Rusya savaşı eklendi. Savaşın psikolojik ve sosyolojik etkileri hepimizi derinden etkiliyor ancak daha mühimi; savaşın küresel ekonomiye vereceği zarar.
Dünyanın geleceğine bakıldığında, insanlığı sıcak savaştan daha ağır etkileyecek bir felaketle karşı karşıya olduğumuzu yani iklim krizini görüyoruz. Maalesef veriler hiç iç açıcı değil. Bunun için uluslararası tedbirler alınıyor. Örneğin, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, Paris İklim Anlaşması, Yeşil Mutabakat Eylem Planı gibi köklü kararlar, ülkelerin stratejik planlarında konumlanmış durumda. Ülkemizde de bu konuda çalışmalar yürütülüyor. Geçtiğimiz günlerde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından 1. İklim Şurası düzenlendi. Şurada atılacak adımlar ve yol haritaları belirlendi. Yedi farklı komisyon kurularak; yenilenebilir enerji kaynaklarının etkin kullanımı, sıfır emisyonlu araçlara geçiş, yeşil hidrojenden alternatif yakıtlar, binalarda emisyon yönetimi, Emisyon Ticaret Sistemi'nin kurulması, finans kaynaklarına ulaşım, yeni teknolojilerin üretilmesi ve dijitalleşme gibi dünyanın geleceğini şekillendirecek konular tartışıldı.
YEŞİL MUTABAKAT PLANI
Bilindiği gibi Yeşil Mutabakat Eylem Planı aynı zamanda bir ekonomik dönüşüm programıdır. Bu nedenle kamu ve özel sektörde iş süreçlerinin yeniden yapılanması ve revize edilmesi gereken bir dönemdeyiz. Bu eylem planı, "Sınırda karbon düzenlemeleri, yeşil ve döngüsel bir ekonomi, yeşil finansman, temiz, ekonomik ve güvenli enerji arzı, sürdürülebilir tarım, sürdürülebilir akıllı ulaşım, iklim değişikliği ile mücadele, diplomasi ve Avrupa Yeşil Mutabakatı bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri" olmak üzere dokuz ana başlığı kapsamaktadır.
Ülkeler sınırda karbon hedefleri ile çalışmalarına hızla başlamış durumda.
Mesela Fransa, Kanada, Güney Kore ve Birleşik Krallık gibi ülkeler 2050 yılında net sıfır emisyona ulaşacağını, Avusturya 2040 yılını, Almanya ise 2045 yılını hedef olarak ilan etti. Türkiye için net sıfır emisyon hedefini Başkan Erdoğan 2053 olarak açıkladı.
ULUSAL EMİSYON SİSTEMİ
Bu plan için sistemlerin kurulması ve seferberlik ruhu ile hareket edilmesi ülkemizin geleceği için önem taşıyor. Konuyla ilgili TOBB Başkan Yardımcısı Selçuk Öztürk'ün şurada sunduğu şu önerilere katılmamak mümkün değil: "Karbon ayak izini düşüremeyen şirketler, 2026'dan itibaren AB'ye bir karbon bedeli ödeyecek. AB en büyük ticaret ortağımız ve ihracatımızın yüzde 40'ını kapsıyor. Önlem alınmaz ise yıllık 2 milyar Euro'ya yakın bir kaynağı AB'ye aktarmış olacağız. Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi kurularak AB ile uyumlu olacak şekilde tasarlanmalıdır. Şeffaf ve hesap verilebilir bir sistem, iklim krizi konusundaki kararlılığımızı tüm Dünya'ya gösterecek ve uluslararası finansmana erişimi kolaylaştıracak.
Ayrıca çevre ve atık yönetimi için toplanan dolaylı vergilerin bir kısmının da yeşil dönüşümün finansmanı için kullanılması özel sektörün yükünü azaltacaktır.
Dünya Bankası gibi kuruluşların verdikleri destekler, yeşil dönüşüme ve karbon ayak izini düşürecek projelere öncelik veriyor.
İklim değişikliği süreci, gelecek 30 yılın en önemli kalkınma hamlesidir..." İlaveten vergi sisteminin karbon düzenlemelerine göre yapılması, yeşil ekonomiye uygun faaliyet sürdüren kurumlara teşvik verilmesi, yeşil yatırım alanlarının belirlenmesi ve buna göre finansmana erişimin kolaylaştırılması gerekiyor. Gerçekten de dünyanın geleceğini belirleyen iklim krizi için bu önerilerin dikkate alınması ülkemizin menfaatine olacaktır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.