Ülkelerin büyük derdi enflasyon
FED, 2 Kasım'da yeni politika faizini belirledi. Böylece art arda faiz artırımı yaptı.
Bu artışla küresel mali krizin etkili olduğu Ocak 2008'den bu yana en yüksek politika faizi oranı oldu. Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC), 'maksimum istihdam ve uzun vadede yüzde 2 enflasyon' hedefine ulaşmak amacıyla faiz artırımına gidildiğini açıkladı.
Ayrıca FED, Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı insani ve ekonomik sorunlara da değinerek enflasyonun COVID-19 salgını ile ilgili arz ve talep dengesizliklerini, yüksek gıda ve enerji fiyatlarını ve daha geniş fiyat baskılarını yansıtarak yüksek kalmaya devam ettiğini belirtiyor.
ECB ise benzer bir kararla politika faizini artırmayı seçti.
AVRUPA'DA RESESYON RİSKİ
ECB, "Yüzde 2'lik enflasyon hedefine ulaşmak için faiz artışlarının önümüzdeki toplantılarda devam etmesinin beklendiğini" açıkladı. Faiz artırımı ile birlikte büyüme ve sanayi üretimi için önemli bir gösterge kabul edilen imalat PMI Avrupa'da sert düşüş gösterdi. Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) baş ekonomisti Robin Brooks, PMI verilerinin Avrupa'da derin bir resesyona işaret ettiğini belirtti.
Gelişmiş ülkeler ilk kez karşılaştıkları enflasyonla mücadelede bilmedikleri yöntemleri deniyor. Ancak enflasyonu düşürmek için izledikleri faiz artırımı yönteminin resesyonu tetikleyeceği düşünülüyor. Bu politikaların sonuçlarını ve nasıl bir tablo çizeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. İçinde bulunduğumuz süreçte bütün ülkelerin ortak hedefi; enflasyonun düşmesi, maliyetlerin azaltılması, üretim ve istihdamın artması ve piyasaların yeniden hareketlenmesidir.
Ülkemizin uluslararası ticarette önemli bir pazarı olan Avrupa Birliği'nde Euro bölgesinin İmalat PMI'nin gerilemesi ne yazık ki iç açıcı değil. Haliyle bu ihracatımız için sorun anlamına geliyor. İstanbul Sanayi Odası ve S&P Global'den PMI anket verileri Türk imalat sektöründe talep zayıflığı olduğunu, koronavirüs salgınından bu yana yeni siparişlerin ve üretimde en büyük daralmanın yaşandığını belirtiyor.
TÜRKİYE'NİN DENEYİMİ VAR
Ülkemiz pek çok gelişmiş ülkeye nazaran enflasyonla mücadelede ve kriz yönetiminde deneyimli bir ülkedir. Bir yandan zorluklarla mücadele ederken bir yandan da yeni yatırımlar yapmaktadır. Fakat halkın alım gücünün yükselmesi ve nefes alabilmesi için enflasyonun tek haneye düşürülmesi gerçekten çok önemli. İş dünyası açısından ise tüm sektörlerde üretimin ve finansmana erişimin kolaylaştırılması birinci önceliktir. Üretim bir ülkenin gelişmesinin en önemli anahtarıdır. Maliyetlerle boğuşan bir üretici fiyatları yükseltmekte bu da domino taşı etkisiyle diğer sektörlerin önünü kesmektedir.
Her koşulda hammadde ve tedarik sürecinde ciddi iyileştirmelere ihtiyaç vardır.
Dünyanın bir yerinde olan değişimler ve olaylar tüm ülke ekonomilerini etkiliyor. Mesela Rusya-Ukrayna savaşı pek çok sektörün ve ülkenin hammadde tedarikinde dışa bağımlı olduğunu, küresel ticaretin ne kadar yaygın ve önemli olduğunu, ilaveten ülkelerin birbirine ne kadar bağımlı olduğunu da gösterdi.
Öte yandan kriz dönemlerinde kamu ve özel sektörün verimliliküretiminin artmasında; yönetim anlayışının "insan odaklı" bir modele dönüştürülmesi ve beşeri sermayenin güçlendirilmesi adına stratejilerin belirlenmesi; kurumsal performans açısından mühimdir. Bu etkenler; üretim niteliğinin artmasına, maliyetlerin düşmesine, pazarın genişlemesine ve gelişimin artması anlamına gelmektedir. Unutmayalım, bir insan dünyayı değiştirebilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.