‘Hayaller ölmeden sinema ölmez’
Yönetmenliğe 1963 yılında, Yedi Kocalı Hürmüz filmiyle başlayan Yılmaz Atadeniz, fantastik, aksiyon, macera türünde 300'den fazla esere imza attı. Atadeniz'in filmlerinde yabancı dizi ve fantastik filmlerin etkileri büyük oldu. Çizgi roman karakterlerinden uyarlayarak çektiği filmler de var. Bir gün bir çizgi roman dergisinde gördüğü Killing karakterinden etkilenen Atadeniz, Kilink ismiyle yeni bir karakter yaratıp serisini bile çekti. Amerikalılar Tarzan'ı çekince o da "Tarzan İstanbul'da" filmini uyarladı.
Sinemayı 'resimle anlatma sanatı' olarak tanımlayan ünlü yönetmen, şunu söylüyor:
"Sinema ölür derler ama sinema ölmez. Hayallerimiz öldüğü zaman sinema ölür ama insanın hayali hiç bitmez ki."
300'den fazla filminiz var. Hayatınızı film çekerek geçirmişsiniz diyebiliriz...
Benim 3 tane çocuğum doğdu. O kadar yoğun film çekiyorduk ki hanım doğum yaptıktan sonra ilk iki gün yanına hiç gidemedim. O da erkek çocuğu olmadığı için yanına gitmedim sanmış. Aslında mesele o değildi tabii... Erkek doğunca 3 gün sonra yanına gidebildim.
SENARYOSUZ FİLMLER
Filmleriniz çoğunlukla senaryosuz filmler değil mi?
Ben senaryosuz çok film çektim. Mesela bir gün yazıhaneden çağırdılar. "Şimdi Yılmaz Güney gelecek, filme başlamamız lazım" dediler. Dedim "Yazılı hiçbir şey yok ama". "Ya abi sen çekersin" dediler.
Yapımcı bana, "Kaç tane adam lazım" diye sordu. Dedim ki, "4 tane adam gelsin, 4 tane silah, bir paket mermi, bir de şampanya ve puro alsınlar." Tüm ekip bir minibüse bindik. Hep beraber Yeşilyurt'a gidip filmi çektik.
Senaryosuz film çekmeyi nasıl başarıyorsunuz?
Bir yönetmenin kafasında bir film daima vardır. Bir de ben boş zamanlarımda mekan dolaşırım. Film çekmesem bile İstanbul'daki en güzel mekanları seçmek gayretinde olurum.
Veya kamerayı öyle bir yere koyarım ki insanlar o mekanı başka bir açıdan seyrediyormuş gibi seyreder.
KAFKAS KARTALI EN İYİSİ
Şimdiki komedi filmlerini nasıl buluyorsunuz?
Şimdiki komedi filmleri hep lafa dayalı. Hareket yok. Bir komedide hareket şart.
Filmleriniz arasında en iyisi hangisi oldu?
Kafkas Kartalı benim için en iyiler arasındadır.
Film de prodüksiyon da mükemmeldi.
Filmin bütün negatifleri Belçika'da yıkandı. Kopyaları birinci sınıftı. Bizdeki kopyalarda zamanla negatiflerin renkleri uçar. Bizim zamanımızda bir jenerik yazısı yazmak bile olaydı. Artık sinemada her şey kolaylaştı. Ben aynı anda iki film çeken bir yönetmenim. Maskeli Beşler'i çekerken Maskeli Beşler'in Dönüşü'nü de aynı anda çektim. Çirkin Kral'ı çekerken Silahların Kanunu'nu da çektim. Zorro Kamçılı Süvari'yi çekerken, Zorro'nun İntikamı'nı da çektim.
2016 yılında 'İkimize Bir Dünya'yı çektiniz. Diğer filmlerinizdeki gibi seyirciyi yakalayabildiniz mi?
Ben çok fazla avantür film çektim. İkimize Bir Dünya'da ne yumruklar konuştu ne silahlar ne de bombalar patladı. Film istediğimiz sonucu da vermedi.
Şimdiki diziler nasıl?
Dizilerimizi 80 ülkeye satıyoruz. Oradaki oyuncuların her biri Arap ülkelerinde meşhur oldu. Bu dizilerde çok iyi komedyenler yetişti. Diziler konusunda çok başarılıyız.
Nasıl ki bugün film yarışmaları düzenleniyor.
Yarın öbür gün de bunun gibi ulusal yarışmalarda diziler yarışacak.
"DÜNYAYI KURTARDIK PATRONU BATIRDIK"
Sinemaya 1951 yılında yönetmen ağabeyi Orhan Atadeniz'in yanında montaj-senkron dalında çalışarak başlayan Atadeniz, bir süre yönetmen yardımcılığı yaptı. Yılmaz Atadeniz yönetmenliğe geçtikten sonra yanında birçok yönetmen yetiştirdi.
Çetin İnanç, Ümit Gülgen ve Aydın Sayman bunlardan bazıları. Çetin İnanç'ın yönettiği "Dünyayı Kurtaran Adam" filmi ile ilgili daha sonra şunları söyledi: "Eğer Amerika'daki tasarımcılar ülkemizde olsaydı Çetin çok iyi şeyler yapabilirdi. Bu film de çok daha iyi olurdu. Filmden sonra dünyayı kurtardık ama patronu batırdık."
'FİLMLERİMİZİ SES YÜZÜNDEN SATAMADIK'
"Dizileri 80 ülkeye satıyoruz ama 80 ülkede oynanan bir filmimiz yok. Asıl mesele iyi film yapmaktır.
Müziği, oyuncusu ve sesiyle dört dörtlük bir film olması gerekiyor. Bizim Türk sinema sektörü olarak en büyük eksiğimiz 'ses'. Mesela bir Macar filminde orkestranın içinde konuşan karakterin sesinin tınısı bile anlaşılıyor ancak bizim filmlerimizde sesler kötü. İletişim fakültelerine sesleniyorum. Öğrencileri yetiştirirken ses konusunda da iyi eğitim versinler.
Uzmanlar yetişsin. Bizim siyah beyaz filmlerimizin satılmama nedeni resimler değil sesti. Sesin altından gelen üfleme sesi nedeniyle filmlerimizi satamadık."
O FİLMLERDEN BAZILARI
Kilink Uçan Adam'a Karşı (1967)
Kilink İstanbul'da (1967)
Kilink Soy ve Öldür (1967)
Maskeli 5'ler (1968)
Zorro'nun İntikamı (1969)
Zorro Kamçılı Süvari (1969)
Ringo Vadiler Kaplanı (1969)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.