İnsanlar ikiye ayrılır
Çok sevdiğim bir söz var. 'İnsanları sadece ikiye ayırırım: İyi insanlar ve kötü insanlar...' Evet çok seviyorum ama ben yine de daha ince ve objektif bir ayrım yapılması gerektiğini düşünürüm. Çünkü sorun bakalım kötü bildiğimiz insana, kendini bir gün dahi kötü hissetmiş mi? Hatta bulabilseniz Hitler'e sorun. O da sizi samimiyetle, toplumunun iyiliğini istediğine inandıracaktır.
Eğer karşımızdaki insan bir psikopat değilse, kendisini asla kötü kabul etmeyecektir.
O kişinin yakınları da size onun eylemleri ve motivasyonlarının makul olduğunu söyleyeceklerdir.
Bir davranışı iyi ya da kötü yapan, kesinlikle algımızdır. O davranışımız bazılarının hayat görüşü ile taban tabana zıt bile olsa, biz aslında onların menfaatine çalışıyoruzdur da, onlar henüz bunun farkında değildir (!) Yani kime sorsanız iyi... Peki bunca kötülük nereden geliyor?
Davranışlarımızı bu kadar farklı kılan nedir? Asıl arıza nerede?
BİR BAHANE BULMALI
Bazı insanlar doğuştan ışıldarlar.
Çoğumuza bu ya yapmacık gelir ya da sinir bozucu! Çünkü eğer onların bu istekli, arzulu, hayata karşı iştah dolu tavırlarını gerçek ve normal kabul edecek olursak bizim bu düşük enerjimizi, isteksizliğimizi kendimize nasıl anlatacağız, değil mi? Onlara bir bahane bulmak zorundayız. Bu doğaçlama tavırlı, şen ve coşkulu insanlar bu yüzden gereğinden fazla sinir bozucu olabilirler.
Biz nadiren uykumuzu alırız, onlar 'Günaydııın' diye bağırarak kalkarlar. Biz kendimize yetecek enerjiyi ancak bulmuşuzdur, bunlar başkalarının hatırını sorar, derdine koşarlar. Biz dikkat çekmemeye çalışırız, hatalarımız görülecek diye masadan kalmayız, bunlar kimse izlemiyormuş gibi şarkı söyler, dans ederler.
Sanki hayatın öz çocuğudurlar, biz üvey evlatlar da onların eskileri ile idare etmeye çalışan zavallılar!
NEDEN MUTLU?
Bu yüzden bazen açıkça, bazen de çaktırmadan onlara diş bileriz. Enerjisiz ve coşkusuzların, enerjik coşkulularla bitmeyen mücadelesine sahne olur dünya... Biz çoğunluğuzdur, onlar azınlık. Biz gücümüzü kalabalıktan ve başkalarından alırız, onlar kendi içlerindeki cevherden. Onları ya 'çatlak' diye nitelendirerek rahatlarız ya hayran oluruz ya da hareketlerinde bir art niyet ararız. Bir insan durup dururken neden bu kadar mutlu olsun ki? Biri neden tanımadığı insanlara bile selam verir ki? Kesin bir çıkarları olmalıdır. Yalakadırlar, bir beklentileri vardır nasılsa... Eğer grupça neşeliyseler, biz neşesizken eğlenmek kimin haddine!
KENDİ BEDENİNDE HAPİS
Amirleri isek mobbing yaparız.
Küçük bir yerde yaşıyorsak ve bunlar misafir ise, onları dejenere olmakla suçlarız. Kim bilir ne ahlaksızlık peşindedirler!
Toplum nereye gidiyordur böyle? Çünkü onları anlamayız.
Anlayamayız. Bizim fıtratımız böyle. Herkes kendi bedeninde hapistir bu dünyada. Kendi hormonal sisteminde ve kendi algısında... Herkes haklıdır kendince ve bazen bilinçsiz yapılan kötülükler, coşkusuzların coşkululardan aldığı intikamdır. Ben olsam böyle ayırırım insanları.
Coşkulular ve coşkusuzlar...
Yoksa kimse umduğumuz kadar iyi, kimse sandığımız kadar kötü değildir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.