Islak imza
Bu iddia bir fotokopi belgeye dayandırılmış ve Taraf Gazetesi tarafından kamuoyunu duyurulmuştu. Başta Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere, birçok çevre "bu belgenin sahte olduğunu, bu belgenin sahte olup olmadığını değil, bu sahte belgeyi kimin hazırladığının bulunması gerektiğini" söylemişlerdi. Ya Deniz Baykal'ın söylediklerini bir hatırlayalım. Yeri göğü inletmişti mübarek. Sonra ne oldu? Günler geçti ve işte şimdi o belgenin aslının, yani ıslak imzalı olanının bulunduğu haberleri geliyor.
İnşallah doğru değildir bu haberler. Daha vahimi gelen haberlere göre, İlker Başbuğ'un karargahı tarafından alenen aldatıldığı söyleniyor ki, daha önce de gömülü silahlarla ilgili aynı şekilde yanıltılmış ve kamuoyu önünde zor duruma düşürülmüştü.
Biz o günlerde "Karargah iyi çalışmıyor" başlıklı yazımızda, bu durumu kanıtlarıyla sergilemiştik. Şimdi ne yapmak lazım? Herhalde biraz daha beklemek gerekiyor. Eğer gelen haberler doğruysa, söylenecek çok şey var. Çünkü, bu ülke için en büyük tehlike vatanı korusunlar diye ellerine silah verdiğimiz insanların kendi halkına ve kendi anayasal kurumlarına savaş açtığı durumdur.
ALÇAK TAKIMI SUSMUYOR
Ben adına DTP denilen partiyi herhangi bir parti gibi görmediğimi bütün sorumluluğu üzerime alarak yazıyorum ve bu partiye, "alçaklar topluluğu" adını veriyorum. Abdullah Öcalan denen bebek katili züppenin ağzının içine bakan bir yığın şahsiyetsiz insan müsveddesi bunlar. Günlerdir Türk milletinin müsamahasını istismar etmek için ellerinden gelen her türlü çılgınlığı yapıyorlar.
Ülkenin Başbakan'ı en anlaşılır lisanla, "Herkesin iyiliği için bir şeyler yapıyoruz, sakin olun, rahat durun; yoksa sil baştan yaparız" diyor. Bir Başbakan en son söyleyeceği lafı söylüyor da hala anlamıyorsanız, siz cami duvarına işiyorsunuz demektir ve öyle de yapıyorsunuz.
Bu alçak takımının öne sürdüğü kokana kadınlar ortalarda ülkenin Başbakanı'na cevap yetiştiriyor, akılları sıra meydan okuyorlar. İyi niyetli olmadıkları o kadar açık ki. İyi niyetli olamazlar çünkü hepsinin içini kan bürümüş, dağlardaki silahlı eşkıyaya güveniyorlar, İmralı'da yatan cani ne diyorsa onu yapıyorlar. İmralı'da yatan keklik ise durmadan ötüyor ve aklı sıra, açılım politikası geliştiren hükümet o caniyi adam yerine koymadığı için hükümete tuzak kuruyor.
Bu bölücü magandanın çözüm istemediği o kadar açık ki. İmralı'dan avukatları aracılığıyla sızdırdığı ve bölücü sitelerde yayınlanan mesajlarına bakın, ne demek istediğimiz anlaşılır. Bu gelişmenin ortaya çıkardığı bir gerçek var, o da şudur: İmralı'da yatan bebek katili mahkum susturulmadığı sürece açılım ve milli birlik adına atılacak hiçbir adım başarılı olamaz. Başta hükümet olmak üzere herkesin bunu çok iyi anlaması gerekiyor.
"TARAF" BERTARAF...
Kabul edelim ki Taraf Gazetesi birçok iyi haber yaptı. Yaptığı iyi haberler çok ses getirdi, gündemi değiştirdi. Ama bu gazetenin her zaman bir üslup sorunu olduğunu da kabul etmek gerekiyor.
Özellikle Ordumuzla ilgili haberleri eleştiri sınırlarını aşan bir nitelik taşıyor. Askeri tabii ki eleştirmeli. Ben de yerine göre an ağır biçimde eleştiriyorum. Ama koskoca bir Ordu'yu hasım gibi görmek, sanki varlığı kötü bir şeymiş gibi bir üslup takınmak kabul edilebilir bir şey değil. Nitekim Taraf'ın çıktığı günden beri yaptığı bu.
İşte olağandışı haber verme merakı Taraf'ın yere çakılmasına neden oldu. NTV hakkında yaptığı bir haber, bu televizyonu çok ağır bir zan altına soktu. Sanki Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterini NTV'ciler düşürmüş gibi manşet attı Taraf. Bunu yaptı ve yere çakıldı. Çünkü yazdıkları haber yalan çıktı. Olan budur, umarım yaptıkları pek çok bakımdan başarılı gazeteciliğe devam ederler ama diğer yandan da üsluplarına ve aceleciliklerine bir çekidüzen verirler.
Çünkü bu meslek tembelliği de aceleciliği de kaldırmaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.