Pazartesi günü köşeme bir resim koydum. Bu resim Demirel'le Baykal'ın gülerek poz verdikleri bir resimdi. Bu resme dair bir iddiada bulundum ve Demirel'le Baykal'ın yüzlerindeki o tebessümün arkasında, derin bir korku hissinin görülebildiğini yazdım.
Baykal neden korkar? Bu sorudan önce bir başka soru soralım: Baykal demokrasiye inanıyor mu? Benim açımdan cevabı kesindir bu sorunun. Evet, Baykal'ın zihninin derinliklerine indiğiniz zaman hiç şüphe yok ki, demokrasiye inandığını görebilirsiniz.
Zaten çoğulcu demokrasi üzerine tez yazmış bir akademisyenin gerçekte başka türlü düşünmesi çok zor. Ama Baykal'ın sorunu şu: Baykal bir siyaset yapma tarzı olarak Makyavelizm'i benimsemiş biri. Bu tarzın bilinen en temel şartı nedir? İktidarı ele geçirmek için her şey meşrudur.
Baykal'ın siyasi hayatı o nedenle gel-gitlerle örülü bir siyasi hayattır. Ve o nedenle 71 muhtırasına karşı çıktı ve Ecevitlerle beraber CHP'nin, "askerin değil halkın partisi" olması için kafa yordu. Ama aynı Baykal çok değil, birkaç yıl sonra, iktidar ümidi ortadan kaybolduğu için ülkenin en hassas konularının birisi üzerinden iktidar oyunu oynamakta hiçbir beis görmedi.
Gün oldu Meclis kürsüsünden Alevi-Sünni olaylarını kaşıdı, gün oldu şimdilerde olduğu gibi, çok geniş kapsamlı bir darbe girişimine açık destek vermekte hiçbir sakınca görmedi. Bu bağlamda 28 Şubat ve 27 Nisan'da açıkça müdahalelerin yanında yer aldı.
***
"Demirel gibi Baykal'da korkuyor" şeklindeki görüşüm, hiç de altı boş bir görüş değil. Çünkü, Baykal'ın kendisi de çok iyi biliyor ki, 2004 yılından itibaren Ergenekon darbe girişimlerinin siyasi ayağına angaje olmuştur. Benim bu kadar kesin bir dille böyle bir iddiada bulunabilmemin sebebi şu:
2004 yılından itibaren Baykal'ın konuşmalarını kronolojik olarak alt alta koyun ve okuyun. O tarihten itibaren bütün siyasetinin altından koskoca bir Ergenekon resmi çıkıyor. O tarihlerde anlaşılıyor ki, Türkiye'de bir askeri darbenin olacağına inanmış veya inandırılmış Baykal. Buradan kestirmeden bir iktidar çıkarabileceğine dair umutlanmış olmalı ki, 2004'ten itibaren bu işlere destek veriyor.
Ergenekon belgelerinin arasında yer alan bir ses kasetinde, darbe lideri Şener Eruygur'a telefon eden Baykal, şunları söylüyor:
"Paşam, sizde gevşeme görüyorum."
Yani, bir an önce ne yapacaksanız yapın demeye getiriyor. Ve Baykal savcıların elinde kendisinin de bu örgütlenmeye destek verdiğini gösteren birçok belgenin olduğunu biliyor.
Bildiği içindir ki, kendisi ile Ergenekon davası arasında keskin bir kutuplaşma yaratmaya çalışıyor. Bu korkunun eseri bir korunma yöntemidir ve kabul edelim ki, bunu da başarıyla yapmaktadır. Bugün için böyle ama yarın ne olur bilinmez.
***
Baykal, bir Türkiye sorunudur. Bu ülkede siyasetçi nedense ilkesiz oluyor. Başta da söyledim; Baykal'ı kendi haline bıraksanız demokrasiye inanan biridir. Ama iktidar hırsı ve başarısızlığı onu hiç de ahlaki olmayan bir boyuta itiyor. Öyle olmasa 1989 tarihinde kendisinin hazırladığı Kürt raporunun daha gerisinde olan açılım çabalarına böylesine kışkırtıcı bir dille karşı çıkmazdı.
Demokrasiyle iktidara gelebileceğine inansaydı, darbe girişimlerine böylesine yandan çarklı destek sunmazdı. Aslında son günlerde zihnim beni sürekli olarak Ecevit'le Baykal'ı mukayeseye zorluyor. O Ecevit ki, tüm siyasi hayatı boyunca devletteki karanlık örgütlenmelere ve darbelere karşı çıkmıştı. Ona suikast düzenledikleri halde bundan vazgeçmedi.
12 Eylül'den sonra CHP'ye dönmesi için yapılan tekliflere nasıl kızgınlıkla karşı çıktığını ve "Allah beni kurtardı" şeklindeki sözlerini hatırladıkça, aslında CHP'nin kimyasında bir sorun olduğunu düşünmeden edemiyorum.