Siyasette yalan
Bunlar olmasa, seçimler, toplum açısından çekilmez süreçler haline gelirdi herhalde. Ama bugünlerde biz, başka bir durumla karşı karşıyayız siyasette. Ve bu durum çok can sıkıcı. Siyasete resmen ve alenen "yalan" girdi. Üstelik yalanı bir siyaset yapma biçimi haline getirip siyasetin göbeğine oturtan da, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu. Gerçekten hayretle izliyorum ve ne diyeceğimi bilemiyorum. Çünkü birine "yalancı" demek, yalan söylemek kadar nezaket dışı, ağır bir ifade. Oysa Başbakan Erdoğan, kürsülerde durmadan Kılıçdaroğlu'nun bir "yalancı" olduğunu söylüyor. Birine "yalancı" demek bildiğim kadarıyla tazminatı gerektiren bir ifade.
Aslında Kılıçdaroğlu'nun Başbakanı mahkemeye vermesi gerekir. Ama hayır, böyle bir şey yapmıyor Kılıçdaroğlu. Çünkü, böyle bir durumda daha önce dört kez kaybettiği gibi, yine kaybeder o davayı. Neden? Çünkü, gerçekten yalan söylüyor. Ve böyle bir şey ilk kez başına geliyor Türk siyasetinin. Buradan çıkartılacak bazı sonuçlar olabilir: Kılıçdaroğlu ya yalan söylerken söylediği şeyin "yalan" olduğunu idrak edemiyor; ya da "kleptomani" hastalarının çalmadan duramadıkları gibi yalan söylemeden duramıyor. Umarım ikincisidir, hiç olmazsa tedavi şansı var. Diğeri bir karakter bozukluğunu ortaya koyar ki, Allah muhafaza. Bu arada "Kılıçdaroğlu hangi yalanı söylüyor?" diye soranlar olacaktır. Ben siyasete girdiğinden bu yana söylediği yalanları alt alta yazdım, inanın tam üç A4 kağıdı doldu. Bu köşeden bunları da zaman zaman duyurdum. Ama en son yalanını hatırlatayım, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı'nın ÖSYM'ye mail gönderip yeğeninin üniversiteye yerleştirilmesini istediğini açıkladı Kılıçdaroğlu. Kocaman bir yalan olduğu ortaya çıktı tabii.
Birine "yalancı" demenin çok büyük bir ayıp olduğunu çocuklukta öğrendim ben; birine yine, "yalancı" demenin, şayet ispat edemezseniz, aynı zamanda suç olduğunu ise yazarlığa başladıktan sonra. Kılıçdaroğlu'nun yalancılığı ise kesin delillere dayalı bir durum olduğu için, korkarım ki, CHP liderinin, bizim Konya tabiriyle söyleyecek olursak, yalanı tığ üstünde durduran biri olduğunu söylemek zorundayız.
MHP aşkı
Tuhaf bir durum bu, düne kadar, hayatları boyunca MHP'ye düşmanlık yapmış olan ne kadar tartışmalı kişi ve kurum varsa, birden bire MHP'li kesildiler. Ertuğrul Özkök'ünden, Güneri Civaoğlu'na kadar hepsi MHP'ye destek veriyorlar. Bu isimleri anlarım, çünkü ikisi de kaset mağduru olma potansiyeli taşıyan insanlar. Peki, PKK neden destekliyor MHP'yi? MHP'li yönetici neden çıkıp PKK'yı fikir ahlakına sahip bir örgüt olarak niteliyor? Bunlar anlaşılmaz şeyler.
Ben fikrimi söyleyeyim. Elbette MHP barajı geçmelidir. Gönlüm sonsuz bir biçimde bunu arzu ediyor. Böyle olması Türkiye için iyi olanıdır. Ortaya çıkan bu talihsiz olaylar MHP'yi tarif etmiyor, bunların hepsi, aslan yürekli temiz insanların partisi MHP'nin dünya imtihanıdır. Bir ilahi uyarıdır, bu günler geçip gidecektir.
Ancak, MHP'li arkadaşlarım baraj altında kalmaktan korkmasınlar, bu günlerde MHP'yi, güya, övenlerden, arka çıkanlardan korksunlar.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.