13 Mehmetçiğimizi şehit ettiler. Dün gazetelere baktım, hepimizin hissiyatını yansıtan manşetler atılmıştı. Öfke ve nefret... Mehmetçiğe kurşun sıkan hainlerden nefret, ona çanak tutan PKK'lı siyasetçilerden, o koca kıçlı, çirkin BDP'li karılardan tiksinti duygusu... Liberal pozuna bürünmüş ve PKK'nın sözcüsü gibi davranan o raporcu eski komünistlere öfke... Şahsen ben şu an bu duyguların tamamına sahibim. Ama benimki gibi hisler içerisinde olanlara buradan bir çağrım var. Bu ruh haliyle gerçekleri göremeyiz, duygularla değil akılla hareket etmeliyiz. Ben duygularımı paranteze alıp gelişmelere bambaşka bir boyuttan yaklaşmayı uygun görüyorum. Yazımın başlığını "PKK'yı Ordu Değil, Kürtler Yeniyor" diye atmamın altında bir ima veya istihza yok. Türkiye'de yaşayan Kürt vatandaşlarımıza gerçekten teşekkür borçluyuz. Bakın, dünkü PKK saldırısıyla da ilişkisini kurarak sebebini anlatayım.
***
Önce şu soruyu kendimize soralım: Devlet ve Hükümet açılım politikalarını bir noktaya getirmişken ve yine Apdullah Öcalan çözüm ekseninde bir yerde rol oynamaya hazırlanırken, PKK bütün bu çabaları bir kalemde silip götürecek bu eylemi niçin yaptı? Bu sorunun benim kafamda oluşan tek bir cevabı var: Çünkü 12 Haziran seçimleri gösterdi ki Türkiye'nin Kürtleri PKK'dan yana değil, Türkiye'den yana tercih bildirdiler. PKK seçim öncesi olmadık provokasyonlar yaptı, sivil itaatsizlik eylemlerini herkes hatırlasın, bunları yapma nedeni PKK'nın siyasi taleplerinin Kürt halkının ezici bir çoğunluğu tarafından benimsendiğinin gösterilmesiydi. Bir bakıma PKK Kürtler üzerinden silahlı mücadelesine meşruiyet temeli oluşturacaktı. PKK 12 Haziran'da bu anlama gelecek bir sonucu alacağına inanmıştı. Zaten o nedenle de "bu seçim Kürtlerin siyasi taleplerinin referandumudur" diye ilan etmişlerdi. Peki, 12 Haziran'da ne oldu? Büyük harflerle yazma gereği duyuyorum: TÜRKİYE'NİN KÜRTLERİ PKK'NIN BÖLÜCÜ-AYRILIKÇI TALEPLERİNİ AÇIKÇA REDDETMİŞTİR.
İşte kanıtı:
1. kanıt: Güneydoğu Anadolu'nun toplamında Kürtlerin partilere verdiği oyların oranı: AK Parti: yüzde 51; BDP-Bağımsızlar(PKK): yüzde 31. Geriye kalan yüzde 18 oy ise PKK karşıtı partilerin oyları.
Doğu Anadolu'nun toplamında: AK Parti: yüzde 52; BDP-Bağımsızlar(PKK): yüzde 21. Geriye kalan yüzde 27 oy ise yine CHP-MHP gibi PKK karşıtı partilere ait oylar.
Bu tablodan Kürtlerin ezici çoğunluğunun PKK siyasetine "Hayır" dediği sonucundan başka ne çıkar?
İkinci kanıt: BDP-PKK'nın oyu asla artmıyor. 2007'de yüzde 5,23 olan oy 2009'da yüzde 5,65; 2011 Haziran seçimlerinde ise Yüzde 5,74 olmuş. CHP bile oyunu oransal olarak yüzde 6 arttırmışken PKK destekçisi oyların yüzde 5'lerde sabit kalması ne anlama geliyor acaba?
Üçüncü kanıt: Bugün Kürtlerin üçte ikisi oyunu AK Parti'ye veriyor. En büyük Kürt partisi AK Parti. En fazla Kürt milletvekili AK Parti'de. Peki, AK Parti kim? Türkiye'nin bütünlüğünü savunan, "tek bayrak, tek vatan, tek millet" davası güden ve aynı zamanda "Türklerin en büyük partisi", öyle değil mi?
***
Şimdi gelelim bağlantı noktalarımıza. Önce yukarıda çerçevesini çizdiğim tabloya herkes dikkatlice baksın. O tabloda net görünen bir tek şey var: Türkiye'nin Kürtlerinin büyük çoğunluğu PKK siyasetini reddediyor.
Şimdi yukarıda sorduğum soruyu tekrar sorma gereği var: PKK yeni seçim olmuşken, barış çabaları ilerlerken, Öcalan devletle anlaşma noktasına gelmişken ve 36 milletvekili ile Ankara'da temsil hakkı kazanmışlarken bu eylemi niye yaptı?
Cevap: PKK'nın eylem yapmasına neden olan gerçek yukarıda belirttiğim ve 12 Haziran'da ortaya bir kez daha çıkan çıplak gerçektir. Yine büyük harflerle yazma gereği duyuyorum: TÜRKİYE'NİN KÜRTLERİ PKK'NIN SİYASİ HEDEFLERİNE GEÇİT VERMEMİŞLERDİR.
Yaşanan gelişmeleri bir bütün olarak düşündüğümüz vakit bu, PKK'nın sonunu getirecek bir süreçtir. İşte PKK, bizzat Kürtlerin özgürce tercihlerini kullanarak başlattığı yeni süreci sabote etmek istemiştir. 13 askerimizin şehit edildiği saldırı aynı zamanda PKK'nın kendisini desteklemeyen Kürt çoğunluğa küfrüdür, onlara saldırısıdır. Hayal kırıklığının yarattığı bir dengesizlik halidir. Elbette bu işlerin arkasında bazı dış odaklar da olacaktır ve muhtemelen vardır; ancak Kürtlerin büyük çoğunluğunun tüm bu kirli ilişkileri reddettiği de ayrıca bir gerçektir.
***
Dün Türk basınında en aklı başında değerlendirmeyi, benim çok eleştirdiğim ve aslında geçmişte PKK taleplerine destek vererek bu olaylarda payı olan Ahmet Altan(Taraf Gazetesi) yapmış. Günah çıkartır gibi şöyle demiş Ahmet Altan: "PKK Kürtlerin kendisine vermediklerini devleti tehdit ederek devletten istiyor". Evet, durum budur ve bu PKK için en büyük mağlubiyettir. İşin en ilginç ve tarihsel yanı da, yine büyük harflerle yazmak gerekiyor, PKK'YI BİZİM DEVLET, ORDU, POLİS DEĞİL, BİZATİHİ KÜRT VATANDAŞLARIMIZ ÖRGÜT POLİTİKALARINA DESTEK VERMEYEREK YENMİŞ olmasıdır.
Peki, bundan sonra ne olacak, ya da ne yapılmalıdır? Öncelikle kimse merak etmesin, hiçbir şey bugünkünden daha kötü olmaz. Bu PKK bitecektir. Bunu sadece devlet, sadece hükümet, sadece Türkler istemiyor artık; aynı zamanda Kürtler de bu aşağılık örgütün yok olmasını istiyor. O nedenle şunlar yapılmalıdır:
1- Kürt vatandaşlarımızın demokratik hak talepleri eksiksiz karşılanmalıdır. Onlar her türlü demokratik hakkı fazlasıyla hak etmişlerdir. Bu nedenle Hükümet Açılım siyasetini daha inançla sürdürmelidir. Kürt sorununun çözüm ekseni Kürtlerin ağırlıkla oy verdiği parti zeminidir; bu zemin AK Parti ve Başbakan Erdoğan'ın kişiliğidir.
2- BDP Türk siyasi sisteminde artık bir önem taşımamaktadır, çünkü bu partiyi oluşturan insan kadrosu sahtekar ve ikiyüzlü bir güruhtur. Terörle işbirliği içinde oldukları kanıtlanmıştır. Son saldırı bu partinin artık yasal takibat konusu olmasını gerekli kılmıştır. Anayasa Mahkemesini göreve çağırıyorum.
3- Bir taraftan demokratik açılım siyaseti devam ederken, diğer taraftan Türkiye tüm güvenlik mekanizmalarını harekete geçirmeli ve teröristleri, bütün riskleri göze alarak, etkisiz hale getirmelidir. Hani ne oldu şu 50 bin kişilik özel ordu projesine? Türk güvenlik birimlerinin şu önümüzdeki günlerde Mehmetçiğe sıkılan kurşunların cezasız kalmayacağını göstermesi toplumsal bir talep olarak ortada duruyor.
4- Türk milleti sabırlı, akıllı, yukarıda dile getirdiğim hususları bir bütün olarak kavrayan bir bilinç içerisinde olmalıdır ve bölücülüğe geçit vermeyen millettaşları Kürt vatandaşlarımızla her zamankinden daha fazla ve içten kucaklaşmalıdır.
Şehitlerimize Allah'tan rahmet ve onların mübarek analarına başsağlığı diliyorum.