Menderes'i değil Türkiye'yi astılar!
MİLLET İRADESİNİN DOĞUŞU
Türkiye Cumhuriyeti" Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" paradigması üzerine inşa edilmiştir. Bu Türk tarihinde yeni bir dönemi ve yeni bir yönetme biçimini ifade ediyordu. Devlet artık bir hanedana veya bir ekalliyete değil doğrudan doğruya millete dayanacaktı. Atatürk temellerini attığı bu yeni devleti niye kurduğunu ve varmak istediği yerin neresi olduğunu çok iyi biliyordu. O demokratik ve çağdaş bir devlet ve toplum istiyordu hiç şüphe yok. İsmet Paşalı, Recep Pekerli CHP'nin giderek İtalyan mukallidi faşist bir yönetim tarzına evirildiğini; halkın sadece dışlanmakla kalmadığını, aynı zamanda ezildiğini görüyordu. Bunun önüne geçmek ve demokratik bir rejim tesis etmek için en yakın arkadaşı Fethi Okyar'a Serbest Fırka'yı kurdurdu. Ancak bu vizyon hayata geçmedi, geçirilemedi. İşte 1950 ve Menderes'in tarihsel önemi burada ortaya çıkıyor: tarihimizde ilk kez millet iradesi bir belirleyici olarak devreye giriyor ve devleti yönetiyor. 1950 ile 1960 arasında yaşanan Menderes'li dönem Türkiye'de demokratik rejimi bir daha hiçbir gücün değiştiremeyeceği biçimde yerleştirmiştir. Bu on senede millet demokrasinin kendisine verdiği gücü fark etmiş ve bir daha hiç terk etmemiştir. Onun içindir ki demokratik rejime defalarca müdahale edilmesine rağmen eninde sonunda demokrasi varlığını korumayı başarmıştır. Demokrasimize vazgeçilemezlik vasfını kazandıran tartışmasız Menderes'tir.
ONSUZ HUZUR YOK!
Tam yarım asır önce onu katlettiler. Katledenleri biliyoruz. Ordu içinde örgütlenmiş üniformalı bir grup subaydı bunlar. Türk milletine tarihinin en büyük ihaneti yaptılar. Bugün hepsi sadece bir güruh olarak anılıyorlar. Ancak o yeniçeri artıklarının Türk milletine kaybettirdiklerini tasavvur etmek mümkün değil. Düşünün ki tarihimizde ilk kez devlet-millet bütünleşmesi bu derece üst bir noktayı yakalamıştı. Kalkınma göz kamaştırıcıcı bir süratle gerçekleşiyordu. Refah tabana yayılıyor, köyle şehirlerle buluşuyordu. İnsanlar yapılan barajlarla aydınlıkla kucaklaşıyorlar, yapılan fabrikalarla üretmek denilen işin hazzını duyuyorlardı. İlk kez köy çocukları mektep görüyorlardı. Sıtmadan veremden kırılan Anadolu halkı şifaya kavuşuyordu. Daha başka bir gerçek: bugün her şeyimizi bloke eden Kürt meselesine Menderes döneminde rastlayamazsınız. Menderes Kürt vatandaşlarımızı da sisteme entegre etmiş, onlara Türkiye Cumhuriyetinin şerefli vatandaşı olmanın keyfini yaşatmıştır. İşte tam bugün, yarım asır önce Türklerin huzur çağını başlatan adamı vahşice öldürdüler. Bu cinayet işlendiğinden beri, tam yarım asırdır Türkiye kan ve barut soluyor.
TİME'IN KAPAĞI NE SÖYLÜYOR?
Ünlü Time Dergisi 3 Şubat 1958 tarihli sayısında Türkiye'nin başvekili Adnan Menderes'i kapak yapmıştı. Menderes'in o güleç ve aydınlık portresinin fonu bugünden geriye balınca çok önemli çağrışımlara davetiye çıkarıyor. Bugün Demokrat Parti'ye hayat veren kitleleri temsil eden Başbakan Erdoğan'ın dış politika vizyonuna ve Ortadoğu'daki tarihsel işlevine baktığımızda bu politikanın köklerinin Menderes'e uzandığı sonucunu çıkarabiliyoruz. Resme bakalım: önce Merhum Menderes'in portresi, tepede Türklüğün ve Müslümanlığın sembolü ay yıldız, onun önünde çatılmış bir tüfek ve bir Osmanlı kılıcı. Bu kompozisyonun çok zengin bir çağrışımı olduğu çok açık. Burada Menderes'in vizyonu var. Burada Bağdat paktını kuran siyasi yaratıcılığın resmi var. Bu vizyon bugün Tayip Erdoğan'la hayata geçen vizyondur. O nedenle olmalı ki Başbakan Erdoğan giderek Menderes'in mirasına kendisini daha yakın hissetmektedir. O korkunç cinayet işlenmeseydi, bu ülkeyi Menderessiz bırakma kötülüğü yapılmamış olsaydı belki de 30 yıl önce bugün yaşadığımız sevinçleri yaşamış olacaktır.
HEP ÖZLENDİ
Menderes bu milletin sevgilisiydi. O bir Egeli efeydi. Türk milletini ayağa kaldıran adamdı. Onu millet düşmanları öldürdü. Bu millete yaptıkları kötülüğün sonuçlarını tam yarım asırdır yaşıyoruz. Bu nedenle Merhum Menderes ismi her geçen gün daha çok büyür, onun manevi mirası bir siyasi gerçeklik olarak onun vizyonunu tek tek hayata geçirirken, onu en alçak bir yöntemle katleden katillerin, o cinayete fetva veren profesör unvanlı gabilerin tek birinin bile adı hatırlanmıyor. Sadece topluca lanet okunuyor onlar için. Menderes için okunan her fatiha onlar için bir lanet ilencidir. Bu kıyamete kadar da böyle olacaktır.
Ölümünün üzerinden 50 yıl sonra bile hep özlenen Ege'nin büyük evladı Adnan Menderes'in manevi şahsiyeti önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.