Dersim ve adil olmak...
Devletler istedikleri kadar dirensinler, sonuçta iç huzursuzluk vicdanın harekete geçmesiyle giderilmeye çalışılır. Devlet eylemiyle yüzleşir. Devletin eylemleriyle yüzleşmesi ve o eylemi vicdani ve ahlaki bir süzgeçten geçirmek durumunda kalması her zaman haksız olduğu anlamına gelmez. Ancak en haklı olunan devlet eylemlerinde bile bir hoyratlık, bir zalimlik, vicdanları yaralayan davranışlar bulunabilir. Ne olursa olsun, vicdanın harekete geçmesi ve bir yüzleşmenin olması önemlidir.
***
Hemen söyleyeyim; ben Başbakan Erdoğan'ın Dersim açıklamasını doğru buluyorum. Başbakan Türkiye için yanlış bir iş yapmaz, ona bu konuda güveniyorum. Dersim belgelerini açıklamasının altında bir özgüven yatıyor şüphesiz. Bunun yanında Başbakan'ın devlet vicdanını harekete geçirici bir çaba içinde olduğunu söyleyebilirim. Diğer yandan CHP lideri Kılıçdaroğlu'na konuyla ilgili yapılan eleştirileri çok haksız buluyorum. Kılıçdaroğlu kendince olayın bu boyuta gelmesinin ülkeye zarar vereceğini düşünüyor ve bunun tedirginliğini taşıyor. Bana göre, doğru bile olmasa, çok saygıdeğer bir çaba bu. Ancak ben Başbakan'ın desteklediğim bu yüzleşme ve özür hamlesinin şurasında bir yanlış buluyorum. Başbakan konuyu sadece Dersim'de yaşanan acıları merkeze alarak gündeme taşıdı. Sormak gerekiyor, Dersim olayı bu kadar basit mi acaba? Yani bizim ordumuz gidip zevkine, hiçbir gerekçe yokken, Dersim'de katliam mı yaptı? Hayır, bu denmeye çalışılıyorsa bu millete ve devlete büyük haksızlıktır.
Ortada bir isyan var, basılan karakollar, öldürülen askerler var. Devlet otoritesini tanımayan bir kitle var orada. Yazılanlar doğruysa, İngilizlere yazılan mektuplar var. Yeni kurulmuş bir devlet, kendi topraklarında otoritesini kabul ettiremezse, varlığını nasıl sürdürecekti? Vicdanlar çalışsın, devlet vicdanı da çalışsın ve acı çeken insanlarımızdan özürler dilensin, yetinmeyelim başka güzel şeyler de yapalım onlar için, ancak bugün vatandaşı olmaktan onur duyduğumuz bu devletin nasıl bu günlere geldiğini de hiç unutmayalım. Adaletli olmak zorundayız. Devlet hepimizden bir parçadır ve onun da vicdanlı muameleye ihtiyacı vardır.
***
Şimdi yapılması gereken şudur: Dersim meselesini siyasi yıpratma konusu yapmadan ve yeni sosyolojik fay kırıkları yaratmadan devlet ciddiyeti ile bir sonuca ulaştırmalıyız. Türkiye bu tartışmadan doğan fırsatı iyi kullanmalıdır. Burada Başbakan Erdoğan'a da, Kemal Kılıçdaroğlu'na da düşen sorumluluklar var.
Aman dikkat!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.