Dört yıl kadar oldu, dünyanın en büyük adalarından biri olan Madagaskar'a gitmiştik. Ben zenci Çinliyi ilk bu adada gördüm. Siyah derili ama çekik gözlü bir ırk türemiş burada. Afrika, Hindistan ve Çin hinterlandında bulunan bir adada bu tür şaşırtıcı şeylere rastlamak mümkün olabiliyor. Zaten Evrim teorisinin kurucusu Darvin'in buralarda zaman geçirmesi ve teorisine maddi kanıtları buralardan devşirmesi boşuna değil.
***
Şimdi ben bu Madagaskar'ı niye anlatıyorum? Şundan: Sözde Ermeni soykırımının inkarını suç sayan yasa tasarısını yeniden parlamentolarına getiren Fransızların nasıl bir toplum olduğunu anlayın diye. Ben Ruanda'da yaptıkları katliama, Kongo'da sergiledikleri vahşete, o malum Cezayir meselesine filan hiç girmeyeceğim. Son olarak Libya'ya nasıl aç kurt gibi saldırdıklarını, üç kuruşluk petrol garantisi için nasıl haysiyetsizce davrandıklarından da bahsetmeyeceğim. Bu yazıda size Madagaskar'da gördüğüm Fransız eserinden bahsedeceğim.
Kitabın ortasından gireyim konuya: Bir toplum kendisine fersah fersah uzak bir coğrafyaya gelip, hiç tanımadığı, tarihte hiç münasebeti olmamış bir başka toplumu 70 sene gibi kısa bir sürede hayvanlaştırabilir mi? Evet, bu tabiri bilerek kullandım ve bunun olabileceğini ben Madagaskar'da gözlerimle gördüm. 300 yıl Arapların işgali altında kalan ada 18. yüzyılın ortalarında Fransızlar tarafından sömürgeleştirilmiş. Nüfusun önemli bir kısmı Müslüman olan bu ada halkında 70 sene sonra Müslüman nüfus oranı yüzde 7'ye düşmüş. İşin bu tarafını geçiyorum, Fransızların Madagaskar'da asıl yaptıkları büyük kötülük şu: Madagaskar halkını insani değerlerden uzak, köle ruhlu, zavallı bir halk haline getirmişler. Madagaskar'da gördüğüm insanların hepsinin yüzünde korkunç bir acı ve keder vardı. Fransız zulmü bir genetik miras olarak nesiller boyu insanların yüzlerinde yerin alıyor besbelli. Ben o ülkede yüzlerce "çocuk anne" gördüm ve şehir merkezlerinde dileniyorlardı. Bir toplumun bir başka toplumu kimliksizleştirmesi, haysiyetini ve onurunu yok etmesi ne demek, bunu Madagaskar'da gördüm. Lütfen gözünüzde milyonlarca boynu eğik, boş gözlerle bakan bir toplumu canlandırın, işte bu bir Fransız eseridir.
***
Tek tek Fransızları severim. Fransız kültürü diye bir gerçek var ve bütün bir dünyayı etkilemiştir. Elbette bu ülke yine başka toplumları derinden etkilemiş toplumsal gelişmelere kaynaklık etmiştir. Bunlara kimsenin bir diyeceği olamaz. Ama toplam değer olarak baktığınız zaman Fransızlar hep kalitesiz bir millet olarak kabul edilir. Üstelik başlarında Sarkozy gibi dönme bir maymun varsa bu kalitesizlik iyice su yüzüne çıkar. Bu Hitler boşuna, "Afrika'nın maymunları neyse Avrupa'nın Fransızları da odur" demedi.
Sonuç olarak Fransızlarla ortada bir sorun var. Başbakan Erdoğan söylenmesi gereken her şeyi söyledi. Bana göre bu ülkeyle didişmeye, öyle iri laflar savurmaya, ticari tedbirler almaya filan gerek yok. Hasan Celal Güzel üstadımızın dediği gibi, "Bu üfürükten Fransızları adam hesabına almayız, olur biter."
Ayrıca, illa bir şey yapmak gerekiyorsa, biz de onları Ortadoğu'ya sokmayız.