Başbakan Erdoğan tartışmayı başkanlık sistemi üzerinden açtı ama sistem tartışmasının bir rejim tartışmasına dönüşmesine de çok müsamaha etmeyecek gibi.
Baştan beri şöyle bir taktik pozisyon içinde görüyoruz Başbakanı:
Bir kere tartışılmasını arzu ettiği başkanlık sisteminin öyle sevdalı taraftarı gibi bir görüntü vermekten özenle kaçınıyor.
Başbakan yardımcılarından Bekir Bozdağ'a ateşli başkanlık sistemi savunuculuğu rolünü verirken diğer yandan da yarı başkanlığı makul, akılcı, Türkiye şartlarına uygun bir seçenek olarak gündeme yerleştiriyor.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın yarı başkanlık sistemi uzerine kuvvetli ifadeler ortaya koyması önemlidir.
***
Başbakanın kafasındaki sistem modeli ne olursa olsun ben başkanlık sisteminin Türkiye için tercih edilmesi gereken bir seçenek olduğunu düşünüyorum.
Biz bu ulus-devletin getirdiği hastalıklardan ancak başkanlık sisteminin iyi tanımlanmış ve iyi işleyen kurumlarıyla kurtulabiliriz.
Bir kere benim açımdan böyle bir sistem değişikliğinin en önemli gerekçesi başkanlık sisteminin demokratik rejimi daha da güçleneceğine dair inancımdır.
Yürütmeden alabildiğine bağımsız hale gelmiş bir parlamento hem demokratik hukuk devletini güçlendirir...
Hem de sistemin parlamento, yani halk tarafından etkili bir biçimde denetlenmesinin önünü açar.
***
Diğer taraftan, başkanlık sisteminin bana çok cazip gelen bir başka özelliği daha var, o da şudur:
Başkanlık sisteminin bir taraftan da yürütmeyi yaratıcı olmaya zorlayan ve yürütmenin ülkenin insan kaynaklarından en geniş ölçüde yararlanmasına imkan veren bir yanı var.
Bu sisteme göre bakanlar kurulu üyeleri milletvekilleri arasından seçilmiyor. Başkan istediği kişiyi kabinesine almakta serbest davranabiliyor.
Bu da devlet yönetiminde bilgili ve donanımlı kadroların istihdamını kolaylaştırıyor.
Hatırlayın, ABD'de üniversitelerde yetişen en iyi beyinlerin yolu mutlaka ABD devletinden geçer.
Yarınki yazımda Başbakan Erdoğan'ın neden yarı başkanlık sistemine yaklaştığını anlatacağım.