Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, zeka pırıltılı espriler yapan biri.
Kendisini ilk kez Milano seyahatinde yakından izleme imkanı buldum. İzmir-İstanbul arasında yapılacak otoyolun İzmit Körfezi Köprüsü "rüzgar tüneli" testleri için Milano'daydık.
Dünyanın en büyük yatırımlarından birisi bu yatırım. Bittiği vakit hem Marmara'nın hem de Ege'nin kaderi değişecek.
Üstelik bu devasa yatırım yap-işlet-devret modeliyle Türk ve yabancı firmaların oluşturduğu bir konsorsiyum tarafından yapılıyor. Daha inşaata başlanmadığı halde şu ana kadar firmaların cebinden çıkan para 400 milyon dolara yakın.
Bakan Binali Yıldırım'ı bulmuşken biraz kaynatalım dedik ve sorduk:
"Uludere konusu niye böyle alevlendi?" diye.
Tabii o zeki ve haşarı zeka beklemeden cevapladı bu soruyu:
"Uludere'nin bütün yol planlarını yaptık!"
***
Binali Yıldırım'ı izlerken bir şeyin farkına vardım: O sessiz, hatta uzaktan bakınca zaman zaman insanda "mızmız" duygusu uyandıran adam, esasen çok neşeli, insan sever, dışa açık biri.
Her an gülmeye, sevimli bir kahkaha patlatmaya hazır.
Ve en ilginç özelliği: "Mutlak kulak" sahibi sanatçıların her duydukları sese anında nota değeri vermeleri gibi, Bakan Yıldırım'ın da, konuşulan her mevzuya dair kafasında anında bir espri oluşuyor.
Bu esprilerin bazılarını muhataplarıyla paylaşıyor.
Sonuçta ortaya sevmeye, sempati duymaya mecbur olduğunuz biri çıkıyor.
Ben 30 yıldır siyaseti izlerim. Kendi konusuna bu kadar hakim bir bakanı ilk kez gördüm.
Anayasa profesörü Mümtaz Soysal, Siyasal Bilgiler'deki derslerinde anayasanın giriş bölümündeki ilk maddeyi koca bir dönem anlatırmış.
Bakan Yıldırım da Türkiye'nin yatırım alanlarına dair bir konu üzerinde konuşmaya başladığında bu saatlerce sürebiliyor.
Çünkü ayrıntılara çok hakim. Mühendis olduğu için analitik düşünüyor. Kafasındaki tasnif, belli ki kendine özgü bir tasnif. Sanki herhangi bir konuyu gemi gibi düşünüyor, size bilişim anlatırken aslında gemi parçalarını söküyor, takıyor.
Bu da anlatımını anlaşılır ve etkileyici kılıyor.
Rahmetli Erbakan Hoca da aynı şekilde, siyasi meseleleri motor gibi düşünürdü.
İkisi arasındaki fark, Erbakan Hoca karşısındakini bezdirirdi, Binali Yıldırım ise konunun içine çekiyor, anlattıklarına ilgi uyandırıyor.
***
Tabii bu seyahatin bir başka yönü var ki yazmak zorundayım:
Bizimle birlikte seyahate katılan konsorsiyuma dahil işadamlarımızın bizde yarattığı iftihar duygusu.
Gerçekten Türk işadamı tipi artık dünyanın her yerinde saygı görüyor.
Dev projeler yapabilen, dev krediler bulabilen bir müteşebbis grubunu oluşturuyor işadamlarımız.
Dünya piyasaları onları güvenilir buluyor. Öyle olmasa milyarlarca dolarlık krediler açarlar mı?
Türkiye'nin nereden nereye geldiğini bu işadamlarımız üzerinden en net şekilde görmek mümkün.
Kendileriyle konuştuğumuz vakit hepsinin ne kadar iyi yetişmiş insanlar olduğunu görüyorsunuz.
Hepsi Başbakan Erdoğan'ı takdir ediyor. Türkiye'nin yaptığı hamlelerin değerini biliyor.
Bu seyahatin ayrıntılarını Yeni Asır'da okudunuz. Kişisel gözlemlerimi de bu şekilde okuyucularımızla paylaşmış oldum.