İç sömürü aygıtı faaliyette
Yine unutma zaafı ile malul hafızamıza başvuralım ve küresel sermayenin faiz yoluyla Türkiye üzerinde kurduğu sömürü düzenine paralel ve bu düzenin uzantısı olan "iç sömürü" düzenini hatırlayalım:
Bir kere uluslararası faiz çeteleri Türkiye'den her yıl 56 milyar doları alıp götürüyorlardı. Bu küresel soygunun içerde işbirlikçileri ve acenteleri vardı ve onlar da bu soygundan komisyonlarını alıyorlardı.
Ama içerdeki tekelci sermaye bu aldığı komisyonla asla yetinmedi; dış sömürüden ayrı olarak o da içerde kendi sömürü düzenini kurdu.
Düzen şöyle işliyordu: Söz gelişi tekelci sermaye bir yatırım yapacak; bu yatırımın tüm unsurlarını devletten alıyorlardı.
Kredi devletten, teşvik devletten, arsa devletten.
Ayrıca yüksek gümrük duvarlarıyla aşırı bir koruma ve iç sömürü ortamı da devletten.
Bu arada tekelci sermayenin elinde biriken yüksek miktarda nakit, devletin borçlanma ihtiyacı için yüksek faizlerle devlete borç olarak veriliyordu.
Şu kadarını hatırlatmakta fayda var: 1990'lı yıllar boyunca büyük sermaye, gelirlerinin neredeyse yüzde 85'ni faizden kazanmaktaydı.
***
Bu iç sömürü düzenine çomak sokmaya çalışan her siyasetçi bu süreçte imha edildi.
Biraz dişli çıkanın üzerine askeri gönderdiler.
28 Şubat tipik bir tekelci sermaye operasyonuydu.
Tayyip Erdoğan iktidarını 2002'den itibaren boğmaya, onu türlü darbe hazırlıklarıyla imha ettirmeye çalışmanın arkasındaki esas neden bundan başka bir şey değildir.
Çünkü Tayyip Erdoğan kontrol edilemez bir adamdı ve onlarca yıldır tıkır tıkır işleyen bu sömürü düzeninin eklem yerlerini bir bir kırıyordu.
AK Parti Hükümetini alaşağı etmek için her şey yapıldı, ancak başarılı olamadılar.
Bugün faizler yüzde 10'nun altına inmiştir.
Türkiye, dün küresel sermaye ve onun yerli işbirlikçilerine giden faiz, kredi ve teşvik ne varsa üretime, halkının refahına kanalize etti.
Bu akıllı ve onurlu direnişin doğal sonucu açıkça şudur:
140 milyar dolar ihracat...
1 trilyon dolara doğru giden ticaret hacmi...
3 bin dolardan 13 bin doları yakalayan kişi başına milli gelir...
Ve her alanda büyüyen rakamlar, yükselen refah, hızlı kalkınma...
***
Son günlerde Hükümeti Suriye politikasını gerekçe göstererek yıpratmaya çalışanları; bunun da ötesinde, Türkiye'yi istikrarsızlaştırma hamleleri yapanları anlamak ve çözümlemek için yukarıdaki hikayeyi bilmeye ihtiyaç var.
Küresel tefeciler ve onların yerli işbirlikçileri eski günleri özlüyorlar.
Türkiye gibi kazançlı bir kapının yeniden kendilerine açılmasını istiyorlar.
Anadolu sermayesinin alternatif ihracat coğrafyalarında derinleşmesinden rahatsız oluyorlar.
Çünkü biliyorlar, 10 yıl sonra bu ülkenin burjuva formu da kökten bir değişikliğe uğrayacak.
10 yıl sonra İzmir'in mütevazı bir semtinden çıkıp tefecilerin adamı olmuş köşe yazarları "beyaz Türk" tafrası atamayacak.
Ülkesinin dış politikasına, dışişleri bakanına bir beşinci kol saldırısı yapamayacak.
Daha on yıl önce "Kuzey Irak'a girelim" diye zıplarken bugün başkaları hesabına "Ortadoğu bataklığına girdik" yalanını köşesinde yazıp çizemeyecek.
Bayanlar ve baylar, işin özü budur, gerisi fasarya...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.