Kıbrıs'ta neler oluyor? (2)
Bu Kuzey Kıbrıs'ta alışık olmadığımız bir siyasi tablo. Adada siyaset birleşme, büyüme ve artan gelirin paylaşımı üzerinden değil de parçalanma, küçülme ve dışarıdan gelen gelirin bölüşümü üzerine kurulu. Başbakan Küçük, cesur bir adım atarak siyasi risk üstleniyor. Bu çarpıcı adımı atmaktaki amacı, gerek ekonomik gerekse siyaseten kendi ayakları üzerinde duracak bir Kuzey Kıbrıs'ın önünü açmak.
Zaten anavatanla yürütülen ekonomik program iyi gidiyor. Bu program sayesinde KKTC, Rum kesiminin karşı karşıya kaldığı iflastan kendini koruyabildi. Global ekonomik krizde karaya oturmadan gemisini yüzdürebildi. Acı reçetenin adada sıkıntı yarattığı ortada. Ama bu sıkıntılar, önümüzdeki dönemde büyük ölçüde geride kalacak. Yakında ekonomik programın nemaları, tüm toplumsal kesimler tarafından çok daha iyi hissedilecek. Programın kaptanı olan Başbakan Küçük, hem partisini büyüterek hem de anavatan Türkiye ile düzeyli ve açık bir ilişki yürüterek KKTC'yi parlak ve umut dolu günlere taşımayı hedefliyor.
Kaşif'in motivasyonu
Uzunca bir süredir kurultayda rakipsiz olacağına kesin gözü ile bakılan Küçük'ün karşısına geçenlerde görevden alınan eski Sağlık Bakanı Ahmet Kaşif çıktı. Kaşif, önceki kurultayda da Küçük'e rakip olmuş, ama kaybetmişti. KKTC'de UBP kurultayı öncesinde ilçe kongreleri yapılıyor. Küçük'e rakip olan Kaşif, şimdi bütün enerjisini kurultayın sonucu üzerinde etkili olacağına inandığı ilçe kongrelerine vermiş durumda.
Kaşif geçen kurultayda, uzun süre aday olup olmama konusunda kararsızlık yaşamıştı. Bu kararsızlığının nedeni, Türkiye'den arzuladığı yeşil ışığın kendisine bir türlü yanmamasıydı. Tam da bu esnada devreye Cumhurbaşkanı Eroğlu girmiş ve iki ailenin dünür olması ve ekonomik ilişkilerinin de yardımıyla Kaşif'i Küçük'e karşı motive etmişti.
Eroğlu siyaseti biçimlendirmek istiyor
Cumhurbaşkanı Eroğlu tam bir siyaset kurdu. Kurultay sürecinde belirli olmak için var gücü ile sanki başbakanmış gibi çalışıyor. Bu çalışmalarında, öteden beri bilinen ustalığını konuşturuyor.
Belli ki Rum kesiminin AB Dönem Başkanlığı dolayısıyla askıya alınan müzakere süreci, Saray'ı gündemsiz ve programsız bıraktı. Eroğlu heyecan dozu düşük bu durumdan epeyce sıkılmış olacak ki, kendini günlük siyasetin bir parçası, Saray'ı da adeta parti karargahı haline getirdi. Gün geçmiyor ki UBP ilçe başkanları, belediye başkanları ve delegelerden birileri yemeğe davet edilmesin.
Eroğlu bir parti genel başkanı gibi misafirlerinin hepsi ile tek tek ilgileniyor. Bu da yetmezmiş gibi eşi ve kızları da sahaya inerek, adam adama markaj uyguluyor. Peki bunu neden yapıyorlar? Eroğlu ailesinin tek amacı, Başbakan Küçük'ün kurultayı kaybetmesi. Küçük'ün karşısında Kaşif'i desteklemelerinin nedeni de bu. Bu uğurda Derviş Eroğlu, kendisine yakın kabine üyeleri ve milletvekillerine telkin ve baskılarda bulunmaktan da geri durmuyor.
Günlük siyasete doğrudan karışmaması gereken Eroğlu, parti içi çekişmelerin bir parçası yaptığı cumhurbaşkanlığı makamını yok yere yıpratıyor. Hiçbir cumhurbaşkanı, Eroğlu'nun yaptığı gibi cumhurbaşkanlığı makamını bu denli siyasi bir kuruma dönüştürmemiş, günlük siyasetin içine bu denli karıştırmamış, Saray'ı da seçim kampanyası yürütülen bir parti genel merkezi gibi kullanmamıştı.
Eroğlu ailesinin tüm fertlerinin varını yoğunu ortaya koyarak yürüttükleri bu paralel seçim kampanyası, Kuzey Kıbrıs siyasetinin sakat alışkanlıklarının bir yansıması aslında. Küçük'ün değiştirmeye çalıştığı da tam olarak bu. Anlaşılan o ki Kaşif'i motive eden Derviş Eroğlu'nu da, motive eden birileri var: Derviş Bey'in eşi Meral Eroğlu ve kızları!
Başbakan Küçük, bu köhnemiş siyaset alışkanlığına meydan okuyor. Bunun yolunun, yeni, büyük ve güçlü UBP'nin temellerini atmaktan geçtiğini iyi biliyor. Büyük UBP'nin iktidarında KKTC'nin kendi ayakları üzerine durması için çalışıyor. Güçlü KKTC'nin anavatan ile ve dünya ile çok daha sağlam bir işbirliği yapacağını çok iyi biliyor.
Oysa Eroğlu kişisel ikbali için var gücüyle vuruşuyor. Cumhurbaşkanlığı ölene kadar sürsün istiyor. Kendisinin seçtireceği bir UBP Genel Başkanı ile vesayet rejimi kurmanın peşinde. Aslında hem Cumhurbaşkanı hem Başbakan olmak istiyor. Bu yolla adadaki özel, kamu ne kadar kurum varsa kendisine bağlı olsun arzusunda. İnsan bu, istedi mi her şeyi istiyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.