Kötülüklerin başladığı gün
Zamanı geriye sarmaya başlarsak, 25 şehit, 30 şehit, 33 şehit, 11 şehit... Devam eder gider bu.
İdeolojik nedenlerle birbirine kırdırılan memleket çocuklarının hazin dramı çıkar karşınıza zamanı geriye sündürdükçe.
70'li yıllar, 80'li yıllar... Mezbahaya dönen sokaklar. Heder olup giden memleket çocukları...
Darbe üstüne darbe...
Her bir tarih dilimi acı yüklüdür.
Ama bir gün var ki, gerçekten kara bir gündür. Yarım asrın acılarının tamamının toplamıdır o kara gün.
17 Eylül'dür o gün, bugündür.
Egeli bir memleket evladının ipe çekildiği gün!
Başvekil Adnan Menderes'in öldürüldüğü gün!
***
Bir yas gününün verdiği elemi kelimelere dökmeye çalıştığım sanılmasın.
Çok bilimsel, çok analitik bir tespitte bulunuyorum.
Diyorum ki: Eğer, 27 Mayıs darbesi diye bir olay olmasaydı; eğer 17 Eylül'de Adnan Menderes ve arkadaşları vahşi bir cinayete kurban gitmeseydi, yarım asırdır bize kan kusturan hadiselerin bir çoğu yaşanmayacaktı.
Ülkemizi bölmeye çalışan bölücüler olmayacaktı mesela. Niye olsunlar ki, 1950-1960 arasında bu ülkenin tarihinde Kürt meselesi diye bir şey yok. 27 Mayıs'ı yapan subaylardan Numan Esin anılarında yazıyor. "Kürt meselesini nasıl hallettiniz" diye soruyor İmralı'da yatan Menderes'e.
"Demokrasiyle" diyor.
Yazık ettiler Türkiye'ye.
Bakın 30 yıldır yağmur gibi şehit geliyor memleketin bir köşesinden.
17 Eylül olmasaydı o 60'la 80 arasında yaşanan çılgınlıklar yaşanır mıydı?
Demokrasi ve Türkiye'nin kalkınma heyecanı herkese bir çıkış kapısı açacaktı.
Demokrasinin harmanlayıcı havası bu ülkenin insanlarını daha çok millet yapacaktı.
Ortaklıklarımız artacak, farklılıklarımız azalacaktı.
Ama o melun 27 Mayıs ve o şerefsiz 27 Mayısçılar, onların soysuz profesörleri bir oldular ve Türk milletinin ocağını söndürdüler.
Bu ülkenin içini kanser hücreleriyle doldurdular.
Şimdi bu hastalıklardan kurtulmak için enerji harcıyoruz.
Ve büyük acılar çekerek yapıyoruz bunu.
***
17 Eylül'e kara bir gün demem, o günden bu güne, yarım asırdır başımıza gelen felaketleri bu güne bağlamam sadece bu tarihte Adnan Menderes'in öldürülmüş olmasından değildir.
Adnan Menderes bir semboldür. 17 Eylül'de Adnan Menderes'in şahsında Türk milletinin iradesi, sorun çözme yeteneği, değerleri ipe çekilmiştir.
Daha açık yazmalıyım belki, 17 Eylül'de Türk milletini "iğdiş" etmişlerdir.
Tek bir tesellim var bu gün, 27 Mayıs'ı yapanlar, bu millete 17 Eylül gibi kara bir günü yaşatanlar bir daha çıkmamak üzere tarihin lağım çukuruna konulmuşlardır.
Allah bilir ama mahşer günü onları büyük azap bekliyor.
Ya Adnan Menderes ve arkadaşları...
Tam 51 yıldır katlanarak büyüyen bir sevginin muhatabı onlar.
Her yıl 17 Eylül'de milyonlarca insan onlar için dualar ediyor.
Dün Anıt Mezar'da yaşananlar ortada. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın kadirşinas çabasıyla düzenlenen törende on binlerce insan Menderes ve arkadaşlarının hatırasına selam durdu.
Gencecik bir delikanlı televizyonda, "Menderes'i görmedim ama tanıdıkça onu daha çok seviyorum" diyordu.
17 Eylül'ü bir kez daha lanetlerken...
Rahmetli Menderes'in aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.