"Eden bulur" devri
27 Mayıs darbesiyle oluşan ve askerlerin temel belirleyici olduğu düzenin hala sürmekte olduğuna inanıyorlar.
O nedenle Balyoz davasında mahkemenin yağdırdığı cezaları kıyamet alameti olarak görenlerin "nasıl olur böyle bir şey" feryatlarını anlamak gerekiyor.
Öyle ya, daha dün 28 Şubat'ta bütün bir toplumu amuda kaldıran generaller şimdi ağır cezalarla cezalandırılıyorlar.
0ysa olan şey basit, bir grup general eski alışkanlıkları gereği darbe yapmaya kalktı ve yakalandılar.
Kimse kendini aldatmasın, bu cezaları veren mahkeme heyetinin yerinde kim oturursa otursun üç aşağı beş yukarı buna benzer cezalar verecektir.
Çünkü açık deliller, açık tanıklıklar mevcuttur.
Mahkeme asıl bu somut delilleri görmezden gelseydi ve çeşitli saiklerle bu sanıkları aklasaydı, işte o zaman bu ülkeye ve hukuk devletine büyük kötülük etmiş olurlardı.
Ben verdikleri cezalardan dolayı değil ama her türlü baskı ve yıldırma politikası karşısında korkmadan görevlerini yapmalardan dolayı 10. Ağır Ceza Hakimlerini kutluyorum.
Silivri'de hakimler vardı ve onlar işlerini adalete uygun yaptılar.
***
Peki, bu yargı süreci kusursuz ve hiçbir adli hata olmadan mı gerçekleşti?
Hayır, ben bunu da iddia edenlerden değilim.
Bana göre bu dava sürecinde bazı özensizlikler yaşandı.
Bir kere tutukluluk sürelerinin uzunluğu bana göre kimsenin içine sinmedi.
İkincisi, sanık vekilleri, mesela bir belgenin sahte olduğunu ve yeni bir bilirkişi heyetinin incelemesini istediklerini söylüyor ve talepte bulunuyorlar, ama buna karşılık mahkeme bu talebe olumsuz cevap veriyor.
Olur mu böyle şey? Sanık aleyhine görünen o belgenin milyonda bir sahte olma ihtimali bile varsa, mahkeme bir değil on kere incelettirmeli ve sanık tarafını ikna etmelidir.
Diğer yandan, ben bu davada ceza alan birçok alt rütbeli subayın darbe toplantılarına emirle geldiklerini düşünüyorum.
Mahkeme çok toptancı davranmış görünüyor ve bana göre bir değerlendirme hatası var burada.
Ama bu hatalar davanın esasına bir halel getirmiyor.
Nitekim Yargıtay safahatında bütün bu usul ve değerlendirme hataları eminim onarılacak ve adalet yerini bulacaktır.
Peki, insanların yaşayacağı mağduriyetler, geçen zamanlar, perişan olan aileler, çocuklar, onlar ne olacak?
Çok üzücü bir alan burası ama işte "darbeler bu ülkeye korkunç acılar yaşatıyor" derken kastettiğim şeylerden biri de bu.
Balyoz darbe planı gerçekleşseydi ne olacaktı peki?
Kaç ocak sönecekti, kaç aile parçalanacaktı, kaç insan yok olacaktı?
27 Mayısları, 12 Eylülleri bir hatırlayalım.
Balyoz'un bir numaralı sanığı Çetin Doğan darbe toplantısında ne diyordu?
" Tepeleyeceksin, tepesine bineceksin, acıma yok!"
***
Zaten Balyoz davasının aslında darbeciliklerinden kimsenin kuşkusu bulunmayan bazı sanıklarının mahkeme safahatında ve hüküm açıklandıktan sonra söyledikleri sözleri alt alta yazın, mahkemenin onlar için bir adaletsizlik üretmediğini anlarsınız.
Ne diyor Ergun Saygun?
"Kuvvet sizde Hak bizde" diyor. Kuvvet sizde olsa darbe yapacaktınız zaten, hak dediğiniz şey de herhalde darbe yapma hakkı olmalı.
İşin ilginç tarafı bazı generaller dava başladığı günden beri mahkemeyi tehdit etmekle meşguller. Kafa aynı kafa, istiyorlar ki ordu harekete geçsin ve bir gece gelip kendilerini Silivri'den alıp götürsün, bu siyasilerin de başını ezsin.
Bakın bir numaralı sanık Çetin Doğan'ın mahkemeye söylediği söze:
"Karar hakkınızda hayırlı olsun!"
Dikkat edin, doğal söyleniş olan "hakkımızda" demiyor, "hakkınızda" diyor.
Yani açıkça tehdit ediyor, "Bir gün bunun hesabını soracağız" demeye getiriyor.
Bir darbecinin hukuku tehdit eden sözleridir bu...
Daha yazacak çok şey var...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.