BDP’lilerin dokunulmazlıkları...
Dokunulmazlıkların kaldırılması meselesi hararetle tartışılıyor.
BDP milletvekilleri her zaman en iyi yaptıkları şeyi yapıyorlar, tehditler savuruyorlar.
Etnik ırkçılık en dengeli insanı bile, kendisini dokunulmaz, yarı tanrı sayan tipler haline getiriyor. "Dokunulmazlığımızı kaldırırsanız size gösteririz" diyor BDP'liler.
Neyi, nasıl gösterecekler merak ediyorum, zaten bu ülkenin gencecik çocuklarını dağlarda şehit ederek neler yapabileceklerini göstermiyorlar mı? Yol boylarında sinsice döşedikleri mayınlarla bu memleketin kaç evladı şehit oldu, eli ayağı koptu, söylemeye gerek var mı?
O nedenle, başka ne yapabilir bu tehditkar bölücü siyaset müntesipleri?
Gaz bombası atıp kitle ölümleri mi, bize ödetecekleri yeni bedel?
***
Bu tartışmaya bir de AK Parti içinden katılanlar var. Bunlardan birisi Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu. Bir vakitler Doğru Yol Partisi'nin il başkanıydı. Zeki ve yetenekli bir politikacı olduğuna hiç şüphe yok. Bu meselede adil ve cesur bir TBMM üyesi Türkiye milletvekili gibi davranmak yerine, belki de Diyarbakırlı olmanın zorluklarını göz önüne alarak, PKK'ya selam sarkıtan bir Kürt milletvekili gibi davrandı.
Pırıltılı ve istikbali parlak bir siyasetçi olan Galip Ensarioğlu'nun bu ince hesabı onu ne kalıcı bir siyasetçi yapar, ne de kahraman yapar..
Diğer yandan, AK Parti içinden en anlamlı çıkışı yine bir Kürt kökenli milletvekili olan ve üstelik geçmişte Kürt partisinde yöneticilik de yapmış olan Mehmet Metiner yaptı.
"Ben Başbakan'ın oyu ne yönde olursa o yönde oy veririm" dedi Metiner. Bana göre Metiner ayarında bir siyasetçi bu kararının içeriğini kendi müktesebatına uygun olarak biraz daha zenginleştirebilirdi. Ben Mehmet Metiner'den mesela şöyle bir tavır beklerdim:
"Bu ülkede herkes her türlü radikal sözü söyleme özgürlüğüne sahip olmalıdır ve de olmuştur, ancak Türkiye demokratikleşmek için büyük bedeller öderken siyasetin kafasına silah dayamış bir siyasi heyetin Venedik kriterlerine toslaması kaçınılmazdır, bu da hukuka saygısı olan herkesin desteklemesi ve kabullenmesi gereken ahlaki bir durumdur."
Bu arada memnuniyetle görüyorum ki AK Parti de yalnız değil Mehmet Metiner. Pek çok AK partili benim bu köşeden sorduğum o soruyu soruyor:
"Ya hukuk ne olacak?"
***
Şimdi gelelim dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin bir başka tartışmaya:
Dokunulmazlıkların kaldırılmasına BDP'lilerin dışında itiraz edenler genellikle şu gerekçeyi öne sürüyorlar:
"Bu yöntem 1994 yılında denendi, bundan Türkiye zarar gördü, terör arttı, PKK güçlendi, Kürt bölücülüğünün oy tabanı daha çok büyüdü."
Bu gerekçe yakın tarihin olaylarını ve iç dinamiklerini bilmeyenler için çok mantıklı gelebilir, ancak hemen ifade edeyim ki, bu argüman külliyen gerçek dışıdır ve temelsizdir.
Neden temelsizdir?
1- 1994 sonbaharında DEP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması söylendiği gibi terörü azdırmamış, tam tersine terörün ve bölücü zihniyetin gerilemesine neden olmuştur. İsteyen dönem istatistiklerine bakabilir.
2- DEP'li milletvekillerinin tutuklanması hem bölücü parti tabanının genişlemesine mani olmuştur, ki yüzde 4-5 aralığını geçememişlerdir hem de terörle mücadelede Türkiye'nin kararlılığını göstermesi bakımından sembolik değer kazanmıştır. Bu gelişme toplumsal bir kargaşanın ve kitle öfkesinin de önüne geçmiştir.
3- 1994'de yanlış olan DEP'lilerin dokunulmazlıklarının kalkması ve tutuklanmaları değildir, yanlış olan, polisin DEP'lilere karşı takındığı hoyrat tutumdur.
4- Bazı DEP'li milletvekilleri işledikleri suçlardan dolayı 10 yıla yakın cezaevinde yatmışlardır. Şu an da BDP içinde ılımlı, yer yer aklıselim davranışlar sergileyen kişiler 1994 yılında cezaevine girenlerdir. Zira bu kişiler yaptıkları eylemlerin ve yöntemlerin doğru olmadığını, bugün açıkça itiraf etmeseler de, anlamışlardır. Leyla Zana'nın, Ahmet Türk'ün kendilerini BDP'li provokatör milletvekillerinden ayırmaları tesadüf değildir.
Yarın devam edeceğiz...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.