Nereden nereye...
300 milyar dolara yakın harcama. Beş bine yakın şehit. Elli bine yakın öldürülen PKK'lı. Ve daha ölçülemeyen manevi zararlar. Ama sonuçta ortaya bir gerçek çıktı: Türkiye'yi kimse bölemez. Başbakan'ın deyimiyle Türkiye'ye acı çektirebilirsiniz ama bu topraklar üzerinde ameliyat yapamazsınız.
***
Sadece PKK mı değişen? Biz değişmedik mi? Bizim yanlış ezberlerimiz de birer birer bozulmadı mı? Tezlerimiz çökmedi mi? Tam olarak böyle oldu. Kürt kelimesinden belki halkta değil ama devlet katında pek hazzedilmediği bir gerçekti. "Doğu'da kar çok olur, ayağınızı yere basınca kart kurt sesi çıkar, Kürt adı oradan gelmektedir, aslında Kürtler dağ Türkleridir" masallarını beynimize çakan, Kürt vatandaşlarımızı da bir o kadar yabancılaştıran bu devletin maaşlı profesörleri değil miydi? Hiç unutmam, daha orta mektep öğrencisiyken Prof. Fahrettin Kırgızoğlu'nun "Kürtlerin Türklüğü" adlı kitabını okumuştum. Resmi tarihin ve ideolojinin ne kadar uydurulmuş tezi varsa bu kitaplarla topluma empoze edildi. Prof. Osman Turan gibi gerçek hocaların Kürtlerle tarihsel birlikteliğimizi gösteren kitapları hep gözlerden ırak tutuldu.
Sonuç ne oldu? Cumhuriyet tarihi boyunca kendi imal ettiğimiz putlara taptık, kendi uydurduklarımıza inandık, şimdi gerçekler ortaya çıkınca kendi elimizle yaptığımız putları birer birer yıkıyoruz. Kürt adında bir topluluğun bizim vatandaşlarımız olarak bizimle birlikte yaşadığını kabul ediyoruz. Onların da demokratik ve insani hakları olduğunu hiç komplekse girmeden dile getiriyoruz. Bu haklara dair kanuni düzenlemeler yapıyoruz.
Yanlış mı yapıyoruz? Asla, gerçek her zaman iyidir.
***
Gelelim yine PKK'ya. Terör örgütü daha geçen yıl demokratik özerklik dayatması yapıyordu Türkiye'ye. İmralı'da yatan mahkum zeki biri, silahla Türkiye'yi yenemeyeceklerini gördü. Geçen yıl Türkiye'nin güvenlik güçleri PKK'nın dörtte birini yok etti. Güçlenen PKK değil, güçlenen devletti. Zamanın ruhu PKK'ya yaşama alanı bırakmıyor. Ve yine gördü ki Kürtlerin, hatta PKK'lıların geleceği güçlü ve demokratik bir Türkiye'ye bağlı. Onun içindir ki Abdullah Öcalan yanına gelen ve "demokratik özerklik" lafları eden arkadaşlarına "Ne özerkliği kardeşim, geçin bunları, sorunumuzu demokrasi içinde çözeceğiz" demiştir.
Pazartesi günkü açıklamasında demokrasiden, silahsızlanmadan, ölümlerin sonlandırılmasından ve TBMM'yi "yüce irade" olarak nitelendirmesinden bunu anlıyoruz.
Herkesin doğru yolda olması iyi olandır!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.