Ahmet Davutoğlu'na açık mektup...
Bu sözleri size iltifat olsun diye yazmıyorum, aşağıda dile getireceğim hususun, daha doğrusu geçmişte Türkiye'ye işlettirilmiş bir günahın hala hükmünü sürdürüyor olmasının sizin tarihi profilinize uygun düşmediğini belirginleştirmek için yazıyorum.
Mesele şudur:
Sizin de bildiğiniz gibi 1990'lı yıllar tüm dünyada bunalım yıllarıdır. Soğuk savaş şartlarının bittiği dönemde, birçok toplum demokratik bir irade üretemediği için, devlet adamlarının çapına ve yeteneğine bağlı olarak, kişiden kişiye bir ilişki yönetimi öne çıkmıştı. Nitekim Türkiye-Azerbaycan, Türkiye-Özbekistan, Türkiye-Türkmenistan vs. ilişkileri ağırlıklı olarak böyle sürmüştür. Onun içindir ki bugün hala kurumsallaşmış bir Türk dünyası ilişkiler düzeninden söz edemiyoruz. Bu ilişki türünün en bariz örneği Azerbaycan-Türkiye ilişkisi, daha doğrusu Haydar Aliyev-Süleyman Demirel ilişkisidir. Bir soğuk savaş kurnazı olan Aliyev bir çizgi çekmiş ve bir ayağını çizginin Rusya tarafına diğer ayağını Türkiye tarafına koymuştur. Bu denge durumuyla her iki tarafı da idare etmiş ve her iki taraftan da istediklerini almıştır. Ne yazık ki 500 milyon dolar gibi nakti yardım yapmış olan Türkiye özgün bir Azerbaycan politikası oluşturmayı başaramamıştır, çünkü bunu söylemek üzücüdür ama o tarihlerde Azerbaycan Türk dış politikasını önemli ölçüde Haydar Aliyev belirlemiştir.
Kendi iktidarı için güvenlik ve çıkar denklemini kuran Aliyev, ilk iş olarak rakiplerini tasfiye etmiştir. Söz konusu rakiplerinin başında Resul Guliyev gelmektedir. Resul Guliyev, Azerbaycan'ın bağımsızlığını kazanma döneminde emsalsiz hizmetler yapmış ve Azerbaycan halkı tarafından çok sevilen bir siyaset adamıdır. Gerçek bir demokratik rejim taraftarıdır. 90'lı yıllarda Türkiye'de yaşamak istemiş ama dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in özel çabalarıyla yurtdışına çıkarılmıştır. Resul Guliyev, hakkındaki bütün iddia ve suçlamalara rağmen, hapse girmeyi göze alarak 2008'de yapılan Azerbaycan başkanlık seçimlerine katılmak üzere ülkesine döndüğü halde mevcut yönetim tarafından uçağına iniş izni verilmemiştir. Eski Azerbaycan Başbakan yardımcısı ve Azerbaycan Parlamento Başkanı olan Resul Guliyev 15 yıldır ABD'de, ülkesinden uzakta yaşamakta ve halen Azerbaycan Açık Toplum Partisi başkanlığını yürütmektedir.
Sayın Bakan;
Öykünün bu yanını bir tarafa bırakalım, yukarıda kısaca ifade ettiğim konuda Türkiye'ye başka bir yanlış iş yaptırılmıştır. Yine dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Demirel'in arzuları üzerine iki kişi hakkında Milli Güvenlik Kurulu kararı alınarak bu kişiler "Türkiye'nin güvenliği ve ali çıkarları için mahsurlu kişiler" diye tavsif edilmişlerdir. Bu durum Türk devlet geleneğinde o güne kadar görülmemiş bir uygulamadır ve kişiden kişiye yürütülen dış politikanın vahim ve utandırıcı sonuçlarından biridir.
Bu iki kişiden biri olan Özbekistanlı Muhammet Salih daha sonra, sizin iktidarınız döneminde Türkiye'ye giriş yapmış ve halen hayatını ülkemizde sürdürmektedir. Ancak söz konusu utandırıcı yasak Resul Guliyev için hala sürmektedir.
Bu yasağın kalkması ve Resul Guliyev'in istemesi halinde özgürce ülkemize gelebilmesinin sağlanması Türkiye Cumhuriyeti'nin ve başında bulunduğunuz Türk hariciyesinin hem siyasi hem insani bir görevidir.
Sayın Bakan;
Meselenin asıl rahatsız edici yanı şudur: Bütün insanlık için yeni bir dönemin başladığı şu günlerde adı çeşitli yolsuzluklarla anılan bazı devlet adamları kendi iç siyasi rekabetlerinde açıkça Türkiye'yi kullanmak istemektedir. Buna asla izin verilmemelidir, çünkü Türkiye'nin böyle bir politikası yoktur, soydaş ülkelerle hiç yoktur. Ancak Resul Guliyev'in köhne dönemlerin adil olmayan ayıplı bir tasarrufuyla ülkemize girişinin engellenmesi, açıkça Türkiye'nin Azerbaycan iç siyasetine müdahalesi anlamına gelmektedir.
Eski zamanların kişiden kişiye diplomasisinin izahı mümkün olmayan uygulamalarının hala geçerli olmasının kabul edilir bir tarafı yoktur.
Konuya ilgi göstereceğinizi umarım.
Saygılarımla...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.