Siyaset kazanı kaynamaya başladı
Diğer yandan Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu en kritik evrede, etrafında savaş ve iç savaşlar yaşanırken demokrasisini kurum ve kurallarıyla işletebileceğini bütün dünyaya gösterebiliyor olması da önemlidir.
***
Önümüzdeki seçimlere dönük böylesine bir ilginin başlaması şu bakımdan da önem taşıyor: Toplum son günlerde bir 15 Eylül beklentisi içine sokuldu. Söylenmektedir ki 15 Eylül'le birlikte Türkiye'nin sokakları, üniversiteleri yine gösteri merkezlerine dönüştürülecek ve gezi parkı türünden iş bir kalkışma, bir kitle isyanı düzeyine taşınacak. Bu tahminlerin hepten yanlış olmadığı ortada. Hükümetin aldığı tedbirlere bakılırsa bu oyunu kuran her kimse, belli ki devlet onları izliyor. Bu işleri planlayanların amacının Türkiye'de bir kaos ve arkasından da bir yönetim krizi çıkartmak olduğu çok açık. Hep söyledim bir daha söyleyeyim: Bu işler kendiliğinden olmuyor; bu işleri finanse edenler var ve bunların kim olduğu da belli. İstanbul'un iri kıyım sermayesi bu işe basıyor parayı. Kendine göre güçlü bir gerekçesi de var sermayenin: Tayyip Erdoğan iktidardan uzaklaşmazsa bize pastanın büyük dilimi yedirilmeyecek! Böyle düşünüyorlar, oysa gerçek bu değil, böyle düşünen büyük sermaye Tayyip Erdoğan döneminde, kendi deyimleriyle, on misli büyüdü. Ama "en büyük biziz, pastanın büyük dilimini biz isteriz" diyen bir ruh hali bu.
İşte Mart yerel seçimleri bu güçlü ve örgütlü, kökü derinlerde olan istikrarsızlaştırma çabalarını önemli ölçüde kesecek ve milletin gözünde bu işlere bulaşanları bir meşruiyet krizine sokacak.
***
Meşruiyet krizine sokacak çünkü hayatını belirli bir standartta yaşayan, bankadan aldığı krediyle ev sahibi olmuş, araba sahibi olmuş, huzur ve güvenlik isteyen milyonlarca insan yaşıyor bu ülkede. Bu insanlar mutlu, istikrar bozulsun istemiyorlar. Türkiye'nin ileri gittiğinin farkındalar. Sağlık hizmetlerinde, ulaşımda gelinen seviyenin insanca bir hayatı beraberinde getirdiğini yaşayarak görüyor bu halk. Böyle bir halk sokağa niye geçit versin? Sokağın verebileceği tek şey kaos çünkü. Halk, sokakta kaos yaratan gence dönüp "Delikanlı, senin oy kullanma hakkın var, git oy kullan" demeyecek mi?
Sonuçta demokrasinin kalbi sandık, ruhu seçimdir. Mart seçimleri, ardından aynı yılın Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve tabii 2015'de yapılacak genel seçimler hem demokratik olgunluğumuzu daha da pekiştirecek hem de sokakta yaratılmaya çalışılan kaos rüzgarının hızını keserek bu işe kalkışanları yukarıda belirttiğim gibi meşruiyet sorunuyla karşı karşıya bırakacaktır.
Demokrasi her şeyin çaresidir; demokrasilerde eğer haklıysan sokakta sonuç alabilirsin, değilsen, biraz amiyane olacak ama havanı alırsın!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.