Türkiye hiç bu kadar bağımsız oldu mu?
Önümde üç adet metin var: bir tanesi Prof. Mümtaz'er Türköne'nin 01.10.2013 tarihli Zaman Gazetesi'ndeki yazısı.
İkinci metin Nilgün Cerrahoğlu'nun Cumhuriyet Gazetesi'nin 01.10.2013 tarihli sayısındaki "Stratejik Özerklik ve Çin Füzesi" başlıklı makalesi.
Üçüncü metin ise ABD Dış işleri Bakanlığı sözcüsünün basın açıklaması.
Önce en son metinden, yani ABD'nin resmi açıklamasını yansıtan metinden başlayalım.
Bilindiği gibi Türkiye savunma sanayinde beklenmedik bir hamle yaptı. Kendi füze savunma sistemini kurmak için ihale açtı ve bu sistemi Çin'den almaya karar verdi. Diğer bir ifade ile ABD ve Avrupalı firmaları değil, Çinli bir firmayı tercih etti. Bu tercihin sebeplerini ve hikayesini bir başka yazıda anlatacağım.
İşte ABD'nin tepkili açıklaması bununla ilgili.
Bakın ne diyor Amerikalılar:
"ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir sözcü, "Türk hükümetinin ABD'nin yaptırım uyguladığı bir şirketle, NATO sisteminde ya da kolektif savunma kapasitesi içinde kullanılamayacak bir füze savunma sistemi için görüşmeler sürdürmesiyle ilgili ciddi endişelerimizi ilettik."
***
Gelelim Nilgün Cerrahoğlu'nun makalesine. Makale aynı konuyla ilgili.
"Strategic Culture Foundation/Stratejik Kültür Vakfı" isimli bir düşünce kuruluşunun sitesinde yazan Hintli diplomat Melkulangara Bhadrakumar; Türkiye'nin Çin füzeleri tercihinden hareketle kaleme aldığı "Ejderha NATO'nun bahçesine giriyor/The Dragon Enters NATO's Orchard" (29 Eylül) makalesinde "Türkiye artık yüzde yüz kendi kontrolünde olacak bir savunma sistemi istiyor. Olay budur!" diyor ve ekliyor:
"(Türkiye) uygun gördüğü noktada Malatya'da konuşlandırılan NATO savunma füzelerinden de kurtulmak istiyor. Türkiye'nin ajandasındaki moda deyim - 'stratejik özerklik'
***
Ve Mümtazer Türköne'nin makalesi. Makalenin adı "Zafer Anıtını Nereye Dikelim?".
Demokratikleşme paketinden söz ediyor. Medya dünyasının bilinen sığlığının tamamını amorti edecek düzeyde kaliteli bir makale bu. Zaten bu tür bir yorumu Türkiye'de yapacak çok az aydın var. Mümtaz Hoca ayrıca istisna benim için. Tanzimat dönemini en iyi bilen uzmanlardan biri.
Bakın ne diyor makalesinde:
"İçeriğe itirazı olanların bile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak gurur duyması lazım. Çünkü bugüne kadar bu ülkenin vatandaşlarının, "insan" sıfatıyla edindiği demokratik hak ve özgürlüklerin neredeyse tamamı, uluslararası dinamiklerin ve baskıların eseri oldu. Tanzimat'ta başlayan bu gelenek iki asra yakın, bu minval üzere devam etti. Bugüne kadar AK Parti hükümetinin giriştiği reform hamlelerinin tamamı bile, Avrupa Birliği müktesebatı için uyum paketleri idi. İlk defa Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, bu ülkede birey ile devlet arasındaki ilişkiyi kendi vatandaşlarının hak ve özgürlüklerini genişletecek şekilde düzenleyen ileri bir adımı kendi özgür iradesi ve kararıyla, iç dinamiklere bakarak vermiş oldu."
Şimdi bu üç metne birden bakın, ortak nokta olarak ne görüyorsunuz?
Türkiye'nin giderek daha bağımsız bir ülke haline geldiğini değil mi?
"Bağımsız Türkiye" çığırtkanlarına duyurulur:
Sloganla bağımsızlık olmaz; bağımsızlık böyle olur!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.