"Şerefsiz!..."
Evet yanlış, demokratik ülkelerde bu olmamalı.
Gerçi demokratik ülkelerde de oluyor bu tür basın iktidar ilişkileri.
Domuzlar Körfezi olayında Kenedy'yle NYT genel yayın yönetmeni arasındaki konuşmalar basın tarihinde hala hatırlanır.
Wikileaks belgelerini ele geçiren Amerikalı ve batılı gazetelere Amerikan devletinin nasıl bir tavır takındığını, nasıl tehdit ettiğini ve o gazetelerin belgeleri nasıl sınırlı bir biçimde yayınladıklarını unutmadık henüz.
CIA ajanı Snowden'in ele geçirdiği belgeleri batı ve ABD basını niye yayınlamadı acaba hiç düşündük mü?
Bizim geçmiş siyasetçilerimizin patronlar üzerinden basına müdahaleleri ciltler dolusu kitap olur.
***
Habertürk işine tekrar dönelim: Kafama takılan bir ayrıntı var bu Habertürk işinde.
Başbakan'ın müdahalesinin içeriği hiç tartışılmadı sanki. Başbakan bir alt yazıya müdahale ediyor değil mi? Ne yazıyordu o alt yazıda? Şu: "Cumhurbaşkanı devreye girmeli."
Başbakan aslında o alt yazıya sinirlenmedi, o yazıda tecessüm eden kendisine dönük bir stratejinin televizyonlar aracılığı ile hayata geçirilmesine öfkelendi.
Siyasi rakipleri Cumhurbaşkanı Gül'le arasında sorun çıkartmaya çalışıyor ve Başbakan'ın devlete yeterince hakim olamadığını ima ediyorlardı.
Müdahale bu stratejiye idi.
Ama maşallah bizim memlekette ne kadar darbeci gazeteci varsa bir alt yazıya müdahaleden koca bir "basın özgürlüğüne darbe" hikayesi çıkardılar.
***
Bakın ben size yaşanmış bir olay anlatayım da müdahaleyi görün siz:
1996 yılıydı.
Bir siyasi parti genel başkanının yalısında önemli bir misafir vardı.
Kartel medyasının sahibi...
Medya patronunun gazeteleri o genel başkan hakkında Türkiye'yi gümrük birliğine soktuktan sonra inanılmaz sertlikte yayınlar yapmaya başlamışlardır.
Amerika'daki mal varlığı, Suna ablanın çiftliği, yolsuzluk iddiaları bu patronun gazetelerinin birinci sayfalarını dolduruyordu.
O genel başkan her defasında patrona bu yayınları şikayet ediyor o da "Tamam ben Ertuğrul'a söylerim bir daha yapmaz" diyordu ama yine de bir şey değişmiyordu.
Genel başkan bu patrona ve grubuna zaten çok kızgındı, zira 1995 Aralık seçimlerde bu grup resmen seçimlere fesat karıştıran anketlerle algı yönetimi yapmıştı.
Yine aynı genel başkan kendisine yönelik bütün bu saldırıların o gazetelerin patronunu da aşan bir iradenin eseri olduğunu biliyordu.
Türkiye'yi Gümrük Birliği'ne sokmuş olmasına çok kızan bir sermaye iradesiydi bu.
Biz yine yalının salonuna dönelim:
Kartel medyası patronu, genel başkanın eşiyle salonda oturuyor.
Bu arada salona genel başkan geliyor.
Barut gibi...
Kartel medyası patronuna dönüyor ve avazı çıktığı kadar bağırıyor: "Şerefsiz!"
Kartel medyası patronu neye uğradığını şaşırıyor.
Kalbi şıkışıyor, fenalaşıyor, yakasını paçasını açıyorlar, bir aspirin bulup yutturuyorlar, biraz sonra kendine geliyor.
O anda salonda bulunan herkesin yüzü kireç kesiliyor.
O "şerefsiz" sözünün sonuçları oluyor tabii.
Genel başkan ve ailesi o medya grubu tarafından adeta şeytanlaştırılıyor.
Linç ediliyorlar.
Kartel medyasının patronu pijamayla karşıladığı diğer genel başkanla iş tutuyor.
O medya patronunun kızları kadın genel başkan hakkında "Babamızı öldürecekti" diye hep dedikodu yapıp durdular.
Ayrıntı isteyen Meral Akşener'e müracat edebilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.