Barış süreci bu hükümetin uzun iktidar döneminde kullandığı en etkili siyasi inisiyatiftir.
Bu inisiyatif doğrudur, devletin ve milletin bekasını ilgilendiren bir stratejik karardır.
Bu süreçle beraber iki senedir şehit cenazesi gelmiyor.
Ölümlerin durması ülkemizdeki etnik kutuplaşmanın yumuşamasını beraberinde getirdi.
Barış süreciyle beraber ülke geneline yayılan olumlu havayı söylemeye dahi gerek yok.
Bütün bunlar tamam...
Ancak, diğer taraftan Güneydoğu'da yükselen etnik şımarıklığa ne diyeceğiz peki?
Bu süreç başladığından bu yana PKK tam dört yüz eylem yapmış bölgede.
Hani PKK'nın silahlı güçleri sınırların dışına çıkıyordu!
Hadi bu eylemleri de bir yana bırakalım...
Peki, PKK'nın Türkiye'nin egemenlik haklarına yönelik saldırılara ne demeli?
Devlete "karakol yapamazsın" diyor PKK.
Durmadan asker kaçırıyor.
Sonra BDP devreye giriyor ve kaçırdıkları askerleri serbest bırakıyorlar.
Tam bir oyun...
İki gün önce askeri bir aracın geçtiği yolda bomba patlattılar.
Saniye farkla kurtuldu askerlerimiz.
Şehirlerde, kırsalda eli silahlı PKK'lılar cirit atıyor.
Müteahhitlerden haraç almaya devam ediyorlar.
Hükümetin bilmesi gereken bir şey var. Tamam, bu süreci sabırla yürütmemiz lazım. Ancak, her şeyin bir sınırı var.
KÜRTLERE ÖZERKLİK VERECEK MİYİZ VERMEYECEK MİYİZ?
Etnik tahrik ve şımarıklık gün geçmiyor ki ülkemizin moralini bozan yeni argümanlarla karşımıza çıkıyor.
Milletin asabını bozan, kaygılarını artıran ve barış süreci fikrini zayıflatan bir psikolojik süreç, bu davranışlardan sessizce ve bir saatli bombaya dönüşebilecek bir biçimde besleniyor.
PKK'lılar durmadan tehdit savuruyor.
PKK'lı siyasetçiler sürekli olarak özerklik projeleri açıklıyorlar.
Petrolden pay isteyeninden tutun da güvenlik güçleri kurmayı önerenlere kadar her gün medya üzerinden topluma bu fikirleri boca edenlerle karşı karşıyayız.
Bir Allah'ın kulu da çıkıp "Kardeşim 2013'ün Nevruz'unda sizin lideriniz Abdullah Öcalan, 'Kürt sorunu demokratikleşme perspektifi üzerinden çözülecek' dememiş miydi?" diye sormuyor.
Türkiye'de hiç kimse, buna Başbakan'da dahil, Kürt vatandaşlarımıza kolektif haklar veremez.
Buna kimsenin gücü yetmez.
Kürt vatandaşlarımıza istedikleri kadar bireysel demokratik haklar vermeliyiz ve veriliyor da, ancak imtiyaz hakları istediğiniz an da Türkler "bir dakika, ne oluyoruz?" diye soracaktır.
Son dönemde BDP'liler durmadan özerklik projeleri açıklıyor ve hatta bazı projeleri hayata geçirmeye çalışıyorlar.
Buna karşı hiçbir hükümet yetkilisi çıkıp bu girişimlere karşı makul açıklamalar yapmıyor.
Abdullah Öcalan'ın MİT bürokratları ve hükümet yanlısı gazeteciler tarafından giderek sevimli bir "mağdur" haline getirilmeye çalışıldığı da gözümüzden kaçmıyor.
Hükümete şu uyarıyı yapmayı gerekli görüyorum: Bu etnik şımarık ağıza bir ayar vermenizde çok büyük fayda var.
Bu mesele hafife alınacak bir mesele değil.
AK PARTİLİ SİYASETÇİLER TEK DEVLET, TEK BAYRAK, TEK MİLLET FİKRİNE İNANIYORLAR MI?
Son günlerde Güneydoğu'da iyice kendini gösteren etnik şımarıklara AK Parti içinden gerekli tepki ve itirazlar gelmiyor.
O konu sanki MHP'nin görev alanı olarak belirlenmiş durumda.
Oysa bu konularda AK Parti tabanı MHP tabanından daha az hassas değil ki.
Başbakan ortaya bir ölçü koymuş: Tek bayrak, tek devlet, tek millet, tek vatan diyor.
PKK'lıların söyledikleri bu ölçüye uymuyor.
O zaman AK Partililer niçin susuyor?
Ne yani, enerjiden pay isteyen Gülten Kışanak'a da Başbakan mı cevap versin?
Nerede bu AK Parti'nin 70 tane olduğu söylenen Kürt milletvekilleri?
Neden bu sapkın taleplere karşı bir cevap vermiyorlar?
Başbakan'ın koyduğu ölçüye mi inanmıyorlar yoksa yeterli cesarete mi sahip değiller?
Özetleyelim:
Son dönemde Güneydoğu'da PKK saldırıları tekrar görünür hale gelmeye başladı.
Bunun yanında, PKK'lı siyasetçilerin etnik şımarıklık gösterileri, özerklik talepleri ve bölgedeki devlet otoritesini hiçe sayan davranışları Türk milletinin asabını bozuyor.
Şahsen beni rahatsız ediyor bu davranışlar.
Hükümetin konuyla ilgili sabırlı siyasetini anlamakla birlikte gelinen noktada bir tutum belirleme gereği vardır.
Tehlikede olan demokratikleşme ve çözüm sürecidir.