18 yaşında başlamış bir siyasi mücadeledir onunki.
Kişisel gelişim kitaplarında örnek olarak yer alacak kadar etkili bir kariyer.
Son yüz yıllık siyasi tarihin içinde en fazla yer kaplayacak, üzerinde en çok tartışma yapılacak bir uzun siyasi macera.
Kendi tabiriyle "yenilgi yenilgi zaferler kazanan" bir sabır ve kararlılık hikayesi.
Dün Türkiye Cumhuriyetinin 12. Cumhurbaşkanlığına adaylığını açıklarken ülke insanlarının büyük çoğunluğu onu izledi.
Onu sevenler, Ak Partililer onun duygulu konuşmasından elbette etkilendiler; onunla bir kere daha gurur duydular.
Ama onu sevmeyenler, ona muhalif olanlar dahi "talip olduğu görevi haketmedi" diyemediler.
Muhalif de muvafık da ona açık-gizli bir rıza sundu.
BU KADAR SALDIRIYA UĞRAMIŞ BİR BAŞKA LİDER YOK!
Başbakan Erdoğan bekleneni yaptı, cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan etti. Diğer bir deyişle, bizleri ters köşeye yatırmadı.
Dün aynı salonda Tayyip Erdoğan'ı izlerken, onun müthiş siyasi mücadelesi ve maruz kaldığı tehditler ve bunlar karşısındaki beka yeteneği tek tek tablolar halinde geçti kafamdan.
1989'daki Beyoğlu yenilgisi, 1991 kazanılmış bir milletvekilliğinin elinden alınması, 1994'de İstanbul gibi bir şehrin belediye başkanlığını kazanması, yaptığı kadın devrimi, İstanbul'u ayağa kaldıran belediyeciliği, cezaevine girişi-çıkışı, Ak Parti'yi kurması...
Ve bitmeyen çilesi...
Önü arkası kesilmeyen saldırılar...
Ve nihayet başbakanlığına mani olunması...
Tayyip Erdoğan'ın tüm bu zorlukları aşarak başbakan olması.
Başlattığı büyük kalkınma hamlesi...
Ve yeni darbeler...
Hükümet devirme girişimleri...
Muhtıralar... devlet içinden hançerlemeler...
Hepsinden güçlenerek çıkmayı başarmış bir azim ve irade.
Konuşmasını izlerken bende oluşan kanaat şu:
1 Temmuz günü Cumhurbaşkanlığına adaylığını açıklarken arkasında sağlam bir devlet, sağlam bir ekonomi, kendine güvenen bir toplum bırakıyor Tayyip Erdoğan.
Daha doğrusu hiçbir şeyi arkasında bırakmıyor, başardıklarını sürdürülebilir kılmak için kendisine yeni bir rol ve görev tarifi yapıyor.
Dün Başbakanı izlerken, sözlerinden bağımsız olarak, onun başından geçen olayları, benzersiz dayanma gücünü, sabrını, cesaretini hatırladım.
Sanırım Tayyip Erdoğan bir gün tarihe karıştığı zaman bile bu benzersiz hikayesiyle bir pozitif örnek olarak hep yaşayacaktır.
ERDOĞAN ASLINDA NE SÖYLEDİ?
Bugün bütün medya Başbakan Erdoğan'ın yaptığı konuşmadan bölümler yayınladı. O nedenle ben Başbakan Erdoğan'ın konuşmalarını köşeme almadım. Benim asıl dikkat çekmek istediğim bu tarihi konuşmanın temel mesajları...
Bir kere dünkü konuşmadan da anladık ki Tayyip Erdoğan seçilirse partili bir cumhurbaşkanı gibi davranacak. Arkadaşlarına "birbirimizden ayrılmıyoruz, yine beraberiz" derken, aslında "elim ve gözüm üzerinizde olacak" demek istediğini düşünüyorum.
Diğer yandan, cumhurbaşkanının halk tarafından seçiliyor olmasına çok güçlü anlamlar yüklüyor Başbakan Erdoğan. "Cumhurbaşkanlığı makamı dinlenme yeri değildir" sözü "mevcut yetkileri kullanacağım gibi ilave olarak da halk tarafından seçilmiş olmanın tüm etkilerini sistemin işleyişine yansıtacağım" anlamına geliyor.
Bence bu mesajı herkes benim anladığımdan farklı anlamadı.
Konuşmanın altı çizilecek mesajlarından biri de Başbakan Erdoğan'ın paralel yapıyla başlattığı mücadeleyi seçilirse cumhurbaşkanlığında da aynı kararlılıkla devam ettireceği yönündeki vurgusuydu. Bu vurgular başbakanın yakın geçmişte ne kadar incindiğini de gösteriyor.
Dün Başbakan çok duygulu bir konuşma yaptı, kendisine yıllardır destek veren herkese içini döktü, helalleşti. İnançlı bir insan olarak kendisini var eden sembol ve dini kavramları konuşmasında bolca kullandı. Ancak, bu duygusal kısımdan hemen sonra bundan sonraki dönemin asıl düşünce alt yapısını bir devlet adamı titizliğiyle ortaya koydu.
Başbakan Erdoğan'ın verdiği ana mesaj şuydu: "benim cumhurbaşkanlığımdan korkmayın, ben bölen değil, birleştiren bir cumhurbaşkanı olacağım, herkesin cumhurbaşkanı olacağım".
Bu mesaj kendisine mesafeli duran toplumsal kesimlere yönelikti.
Bu toplumsal kesimlerin tek tek adını saydı.
Millete adanmış bir ömrün bu güne kadar ki kısmının hem hizmet muhasebesini yaptı, hem de bundan sonra yürüyeceği yolu tarif etti:
"Milletimize ve insanımıza hizmet"...