TÜRK MİLLETİNİN GÜVENLİĞİ TERÖRİSTİN GÜVENLİĞİNDEN DAHA ÖNEMLİDİR!
Bu açıkça, görünürde PKK'nın tertiplediği bir ayaklanma girişimiydi ve birçok ülkenin istihbarat üniteleri de bu ayaklanma girişiminde kışkırtıcı rol aldı.
200'ün üzerinde okul yakıldı. Yüzlerce işyeri yağmalandı. Kamu binaları ateşe verildi. Hadi bunlar mala verilen zararlar, bundan başka 40 insan öldü. Bu insanların bazılarına insanın aklının alamayacağı işkenceler yapıldı. Anlaşılsın diye yazıyorum, ölülere dahi işkence yaptılar.
Sözün hemen burasında sizlerden şöyle bir eleştiri gelebilir: "Madem yabancı istihbaratçılar cirit atıyor, devlet uyuyor mu?"
Ben deyivereyim böyle düşünen dostlara: Devlet eski devlet değil, bunları tek tek tespit ediyor ve bizim Konya tabiriyle söyleyeyim, hakkını avucuna veriyor ve de verecektir.
Başa dönersek, bilinmelidir ki devlet denen organizasyonun birkaç temel işlevinden birisidir halkın güvenliğini sağlamak. Devlet bunu kamu otoritesi kurarak mümkün kılar. Demokratik devletlerde bu görev yasalar çerçevesinde olur. Yasalarda bir boşluk doğarsa devlet meşruiyet temelinde yeni kanunlar talep eder ve parlamento devlete bu imkanları sağlar.
Dünyanın her yerinde bu mekanizma böyle işler.
Yani hükümetin çıkarmak için harekete geçtiği son güvenlik paketi böyle bir yasal boşluğun parlamento iradesiyle doldurulmasından başka bir şey değildir.
DEMOKRASİLER DÜNYANIN HER YERİNDE AYNI ZAMANDA GÜVENLİK ÜRETEN REJİMLERDİR!
Çörçil'in "Alacakaranlıkta evinizin kapısı çalınıyorsa ve siz sütçünün geldiğine eminseniz, işte o demokrasidir" mealinde bir sözü olduğu söylenir.
Bu sözü biraz şerh ettiğiniz zaman, sözden demokrasinin korkusuzca yaşanan bir rejim olduğu sonucunu çıkarırız.
Ama aynı zamanda peşinden şöyle bir soru da zihnimizde oluşmak zorundadır:
Demokrasiyi korkusuzca yaşayan insanların rejimi haline getiren şey nedir?
Öyle ya, demokratik rejimlerde bu korkusuzluk hali kendiliğinden oluşmuyor ki. Demokrasilerde de kanunlar, kurallar var, polis var jandarma var. Ve üstelik demokratik ülkelerde söz konusu olan insan özgürlüğü, kamu güvenliği olduğu zaman oldukça sert önlemler geliştiren bir anlayış da geçerli.
O zaman buradan anladığımız husus, demokrasinin varlık gerekçelerinden birisi de kendi güvenliğini üretebilmesidir.
Kriter bellidir: İnsanların can ve mal emniyetini koruyacaksın, şiddet kullanımına izin vermeyeceksin, söz ve gösteri hürriyetine halel getirmeyeceksin ve kamu güvenliğini bozmayacaksın.
Polis kanunlara uygun görev yapacak ama özgür birey de vatandaş sorumluluğunun gerektirdiği titizlikle aynı şekilde kanunlara uyacak.
Altın denge budur demokrasilerde.
HÜKÜMETİN GÜVENLİK PAKETİNDE YANLIŞ OLAN NEDİR?
Davutoğlu hükümeti yaşanan gelişmeler karşısında çok kararlı davranmış ve herkesi rahatsız eden yasal boşlukları bir paketle gidermeye karar vermiştir.
Bir kere gelişmeler karşısında bu kadar ritmik davranan bir hükümetimiz olduğu için memnun olmalıyız.
İkincisi, getirilen pakette vatandaşın demokrasi adına endişe duyacağı tek bir kelime dahi yok. Getirilen bir çok kolaylığı bir tarafa koyuyorum, benim için bu yasa teklifinin iki önemli maddesi var:
Birincisi, molotof atan artık cezadan kurtulamayacak, ikincisi, gösterilerde yüzünü kapatan aynı şekilde kanuni takibata uğrayacak.
Bu tasarıya karşı olanlar karınlarından konuşmasınlar, PKK'lılar molotof atmaya, orayı burayı cehenneme çevirmeye, okul yakmaya devam etsinler mi etmesinler mi?
"Etsinler" diyenlere söyleyecek benim bir tek lafım olur: içinizdeki teröristi öldürün, biraz insan olun!
Sonuç olarak: hükümet bu paketi kendi güvenliği için çıkarmıyor, zira o kendini korur, onun polisi askeri var zaten; bu paket bizim güvenliğimiz için çıkıyor.
O nedenle, teşekkürler Başbakan Davutoğlu, teşekkürler Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.