SINIRLARIMIZDA NELER OLUYOR?
Çözüm süreci ağır aksak da olsa, iyimserlik üreten bir mecrada yürümekteyken, IŞİD'in temel aktörü olduğu bir süreç başladı.
Amerika, daha önce söylediklerinin aksine, IŞİD'e müdahale etti; önce Barzani Kürtlerini, daha sonra da Suriye Kürtlerinin PKK uzantılarını bir tür korumaya aldı.
İstediği başka şeyler de vardı: mesela Türkiye'nin oluşturulan uluslararası gücün kara birliği olarak IŞİD'le savaşmasını istiyordu. Türkiye bu talebi reddetti ve Amerika'nın önüne kendi planını sundu. Türkiye'nin planı bir bütün olarak kabul görmüyor.
Diğer yandan, tuhaf denebilecek şeyler oluyor: Amerika, Türkiye'nin rızası olmadan Kobani'deki PKK uzantılarına havadan yardım gönderiyor.
Bir başka kötü şey daha yapıyor; PKK ve uzantılarıyla ileri düzeyde işbirliğine giriyor ve bu terör tabiatlı toplulukların uluslararası meşruiyet kazanmasının adeta önünü açıyor.
Zihinlerde, bu bölgede ABD'nin yeni bir senaryoyu hayata geçirmeye çalıştığı yönünde istifamlar belirdi, hatta kesin kanaat haline geldi.
Türkiye bu tür oyunların olduğu varsayımıyla, Kobani'ye Peşmerge ve Özgür Suriye Ordusunu sokarak önlem almaya çalışıyor.
Şu anda belirsizlik düzeyinin çok yükseldiği bir evreyi yaşıyoruz, ne olacağını kimsenin tahmin edebildiğini sanmıyorum.
Ama bu gelişmelerin bizim içimizi epeyce etkileyeceği anlaşılıyor.
PKK ANLAŞMAYI BİR KERE DAHA BOZUYOR!
Devletle PKK 2009 yılında çözüm konusunda bir anlaşmaya varmışlardı. Abdullah Öcalan bekliyordu ki devlet kendisinin serbest kalacağı şartları hazırlayacak veya PKK'yı rahat yöneteceği vasatı oluşturacak. Öyle bir şey olmayınca Öcalan ve PKK, o şartları kendileri hazırlamaya karar verdiler ve 2011 seçimlerinin hemen arkasından Silvan saldırısıyla 12 askerimizi şehit ederek "Öcalan hapisteyken örgütünü kontrol edemiyor" algısını oluşturmaya çalıştılar.
Hükümet bu oyuna gelmedi; ikili oynama uzmanı Abdullah Öcalan, bu kez Şemdinli merkezli "devrimci halk savaşı" hamlesini yaptı. Şemdinli'yi bir tür Kobani haline getirecekler ve uluslararasılaştıracaklardı.
Ama Türk ordusu, Şemdinli kırsalında tam bin PKK'lıyı imha ederek oyunlarını başlarına geçirdi.
Paniğe kapılan Öcalan, umutsuzluk içinde MİT Müsteşarına ve Başbakana mektup yazarak "Kürt sorununun çözebileceğini" söyledi.
Devleti ikna etmiş olmalı ki çözüm süreci başlamış oldu.
Aynı Öcalan, 21 Mart 2013 tarihinde Diyarbakır'da o meşhur mektubunu okutturdu. Bu aynı zamanda bir mutabakat metniydi ve üç temel husus açıkça belirtiliyordu:
1- Kürtler ve Türkler Müslümanlık temelinde asırlardır bir arada yaşıyorlar ve yaşamaya devam edecekler.
2- Kürt sorunu Türkiye'nin demokratikleşme perspektifinde çözülecektir.
3- Silah dönemi kapanmış, siyaset dönemi başlamıştır.
Bu arada, geçen süre içinde devlet, çözüm sürecinde ilerleme sağlamaya dönük pekçok çalışma yaparken, PKK verdiği sözlerin hiçbirini tutmadı. Sadece olaylarda gözle görülür bir azalma oldu.
Bütün bu gelişmeler sürerken sınırlarımızın hemen yanıbaşında IŞİD saldırıları başladı. PKK'nın Suriye kolu PYD ve PKK, IŞİD'in vahşi eylemlerinin dünya kamuoyunda yarattığı tepkiyi, güçlenmek ve meşrulaşmak için kullanabileceklerini gördükleri anda, yeniden çözüm sürecine ihanet ettiler.
Bunun ilk işaretini 6 Ekim 2014 tarihinde "bütün Kürtler ayaklansın" sözleriyle Abdullah Öcalan verdi.
6-7 Ekim olayları bu PKK kafasının eseridir; onca trajik sonuçlara rağmen, şimdi de 1 Kasım için isyan çağrısı yapmaları yine aynı kafanın ve aynı çıkarcı örgüt mantığının sonucudur.
BUGÜN PKK YİNE TERÖR OYUNU SAHNELERSE NE OLACAK?
Benim her zaman söylediğim bir şey var: Türk devletini hafife almak dünyanın en ahmakça işidir. Bu, bir başka devlet için de böyledir, bir örgüt içinde böyledir, bir ihanet odağı için de böyledir. Devlet dayak yer, susar, katlanır, sabreder... ancak gün gelir bıçak kemiğe dayanır ve kendi fetvasını kendi iradesiyle verir.
Bu fetva hiç değişmez: "Ya devlet başa ya kuzgun leşe" dir.
Aklı olan Türk devletinin genetik korunma ve savunma kodlarını harekete geçirmez.
Bugün PKK adam gibi kamu düzeni şartlarına uyarsa hiçbir şey olmaz.
Ama aynı PKK, Kobani fırsatçılığıyla terör imal ederse, bilsin ve herkes bilsin ki, devlet bu kez onları cezalandıracak.
Hem de fena cezalandıracak.
Üstelik devlet sadece sokakta cezalandırmayacak PKK'yı; dağlarda da, ovalarda da İmralı'da da cezalandıracak.
Milli Güvenlik Kurulu 10 saat ne konuştu sanıyorsunuz siz?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- BAŞKAN ALİ ENGİN'LE MEDYA-SİYASET SORUNLARINI KONUŞTUK... (30 Ekim 2014)
- BÖYLE CHP'LİLİĞE CANIM KURBAN (29 Ekim 2014)
- YÜKSEKOVA DEVLETİN NAMUS MESELESİDİR! (27 Ekim 2014)
- TÜRK MİLLETİNİN GÜVENLİĞİ TERÖRİSTİN GÜVENLİĞİNDEN DAHA ÖNEMLİDİR! (23 Ekim 2014)
- ABDULLAH ÖCALAN TiYATROSUNA BİR SON VERİLSE ARTIK! (22 Ekim 2014)