İKİ İYİ İNSAN VE KAZANAN İZMİR
Oysa, herkesin statüsüne uygun medeni ilişkilerdir bunlar. Bu tür ilişkilerin bir birine en zıt kesimler arasında bile sıklıkla ve belirli bir süreklilik içinde yaşanması hem iletişim bozukluklarını giderecek, hem de siyasetin yarattığı hoyratlıkları törpüleyecektir.
İzmir medyasında mental bir sorun olduğu çok açık. Mesela Ali Engin'le gazetecilerin yaptığı bir kahvaltıdan müthiş hikayeler çıkartan medya, birkaç gün önce bu şehrin hasretini çektiği bir diyaloğun üzerinde pek fazla durmadı.
Aziz Kocaoğlu'nun yaptığı ve bütün işleri gibi ağır aksak giden yeni fuar alanı Çalışma Bakanlığı tarafından, haklı sebeplerle, mühürlendi. Bu durum İzmir'deki bir çok ekonomik faaliyeti aksatacak önemde bir gelişmeydi.
Sonra bir şey oldu: Ak Parti'nin çiçeği burnunda il başkanı Bülent Delican, sessiz sedasız devreye girdi, hükümetle görüştü ve fuarın tamamlanmasının önünü açtı. Bülent Bey, bu hareketiyle, partizanlık yapmadı, siyaseten kullanacağı bir sorunu yerel iktidar ve İzmir lehine olacak şekilde çözdü.
Ama en az bunun kadar önemli bir şey daha oldu İzmir siyasetinde: CHP İl Başkanı Ali Engin, Ak Parti İl Başkanı Bülent Delican'a bu çabası için kamuoyu önünde açık bir teşekkür gönderdi.
Bülent Delican'ı da, Ali Engin'i de içtenlikle kutluyorum.
Bu karşılıklı jestlerle İzmir siyasetine yeniden diyaloğu ve nezaketi davet ettiklerini düşünüyorum.
Bu arada, tüm bu gelişmeler olurken, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun engizisyon papazı gibi duyarsız, kaba ve katı olduğunu; Bülent Bey'e bir teşekkürü bile çok gördüğünü not edelim.
İzmir'deki siyasi kutuplaşmaların ve diyalog eksikliğinin hangi odaktan kaynaklandığının da bu son olayda iyice netleştirdiğini ayrıca not edelim.
DEMEK Kİ ADAM GİBİ GÖSTERİ YAPILABİLİYORMUŞ!
Farkında mısınız bilmem, Yeni Asır ağırlığını sadece Ege'de değil, ülkenin her yerinde hissettirmeye başladı. Yeni Asır'ın milli meseleler konusundaki tavır ve duruşu sosyal medya üzerinden de bütün Türkiye'ye yayılıyor. Yeni Asır'ın manşetlerinin trend topic olmasının sebebi hiç şüphesiz Türk milletinin ortak duygu damarıyla buluşmasıdır.
6-8 Ekim'de PKK'nın ve onun uzantısı HDP'nin iç savaş provasına en sert tepkiyi koyan Yeni Asır, aynı odağın sahneye koymak istediği 1 Kasım ayaklanma girişimine ilişkin de gerekli uyarıları en açık bir dille yapmıştır.
Nitekim 1 Kasım tam da bizim istemediğimiz şeylerin yaşanmadığı bir gün olarak geçti.
Esasen Kürtler, PKK'nın iç savaş kışkırtıcılığı girişimlerini reddetmişlerdir.
1 Kasım'da Kürt vatandaşlarımız PKK tarafından kullanılmayı kabul etmemişlerdir.
Türkiye'nin birlik ve beraberliğine, huzuruna sahip çıkmışlardır.
YALÇIN AKDOĞAN ÇİZGİSİ SAĞLAM BİR DEVLET ÇİZGİSİDİR!
Yalçın Akdoğan Ak Parti içinde benim yakından takip ettiğim bir siyaset adamıdır.
Bilgisi, birikimi, sağduyusu, ağırbaşlılığı ve bakış açısı tutarlılığı her olay üzerinden kendini hissettiriyor.
Kimi Ak Partililerin duygusal savrulmalar yaşadığı, siyasetin romantizmine kendilerini kaptırdıkları dönemlerde, Yalçın Akdoğan'ın devlet aklını temsil eden buz gibi tutumu ülkenin güvencelerinden biri olmuştur.
Örneğin, Ak Partililer tam bir saflıkla, PKK lideri Apdullah Öcalan'ın PKK'dan ayrı, barıştan yana bir çizgiye sahip olduğuna inanır ve herkesin de öyle olduğuna inanması için anlamsız bir gayretkeşlik gösterirken, Yalçın Akdoğan herkesi uyandıracak açıklamalar yaptı.
Apdullah Öcalan'ın örgütün yegane lideri olarak PKK'nın bütün eylemlerini organize eden kişi olduğunu, ikili oynadığını deşifre etti.
Diğer yandan kendisini ziyaret eden PKK'lı siyasetçilere de hiç mürailik yapmadan, lafı dolaştırmadan 'bıçağın ucunu' göstermesi millet açısından sadre şifa bir tutum olarak kayıtlara geçti.
Uğraştığımız meselenin tabiatı dikkate alındığı vakit, devlette böyle bir siyaset adamının olması çok önemli bir güvencedir.
Umalım ki Yalçın Akdoğan çizgisi ile devlet çizgisi daha çok örtüşür.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.