BU KADAR YANLIŞTAN BİR DOĞRU ÇIKAR MI?
Ernest Renan "Millet olmak unutmaktır" der. Başbakan'ın acı bir tarihi olayı bu kadar üstüne basarak hafızalarda canlandırması siyaseten doğru olabilir; ama acaba gelecek nesillerin zihinsel istikrarı açısından doğru mu?
Bana göre yanlış.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Başbakan'ın sözlerine cevaben "Abdullah Öcalan'la Seyit Rıza arasında hiç fark yok, ikisi de teröristtir. Başbakan adını Ahmet Rıza olarak değiştirsin" ifadeleri doğru mu?
Yanlış!..
Başbakan'ın bu kötü bir dille yapılmış ve içinde bir gram sorumluluk duygusu ve zeka barındırmayan siyasi polemiğe verdiği "Bu sözleri Tunceli'de söyleyebilir misin?" cevabı doğru mu?
Yanlış ki ne yanlış...
Peki, Başbakan'ın, siyaseten söylenmiş sözlerine bir meydan okumayla cevap vererek Cuma günü Tunceli'ye gitme kararı alması, Bahçeli'nin devlet adamlığı vasfına yakıştı mı? Yaptığı doğru bir hamle mi?
Yanlış, yanlış, yanlış...
Şimdi ne olacak?
Devlet Bahçeli meydan okuma uğruna gidecek ve Tunceli'de Seyit Rıza için "terörist" diyecek. Millet ve devlet hayatına en ufak bir katkısı olmayacağı besbelli bu davranışla belki bir miktar ulusalcı oyu tırtıklayacak; peki orada kontrolsüz olaylar çıkar da, insanların başına bir şey gelirse ne yapacağız?
Kim verecek bunun hesabını?
Dersim'i kanatmak, yeni Dersimler yaratmak kimin menfaatine?
Bu kadar yanlıştan bir doğru çıkar mı?
CUMHURBAŞKANI'NIN DEDİĞİNİ ANLAMAK İÇİN MEKTEP MEZUNU OLMAYA GEREK VAR MI?
Hayır, Cumhurbaşkanımızın kadın-erkek eşitliği konusunda söylediklerini anlamak için eğitimli olmaya gerek yok; dürüst olmak yeterli.
Biliyorum, bu ülkede her şeyi köhne dünyalarının hurda kavramlarıyla anlamlandıran tuhaf bir sınıf yaşıyor. Vatanın birliği, özgürlüğü ve haysiyetini temsil eden ülkelerinin seçilmiş cumhurbaşkanına her gün hakaret eden paçavraları bir sosyal statü aparatı gibi ellerinde taşıyan bir sınıf bu. Bunları biliyoruz.
Anlamakta zorluk çektiğim husus, belli başlı büyük gazetelerin, itibarlı kadın liderlerin ve sivil toplum örgütü mensuplarının bu tuhaf zümrenin yarattığı yalan ve çarpıtma rüzgarına kapılması, kötü niyete alet olmasıdır.
Ne dedi Cumhurbaşkanımız? Çok açık, dediği şu: "Kadın ve erkek eşit değildir; eşdeğerdir, önemli olan adalettir". Cumhurbaşkanının sözleri bilmem ki bir şerhe muhtaç mı? Söylenen çok açık: eşit değildir derken bir "kas" eşitsizliğinden söz ediliyor. Üstelik örnek veriliyor, inşaat deniliyor, ağır iş deniliyor, Sovyet döneminden bahsediliyor. Ardından, asıl önemli olan kadınlar için "adalet" talep ediliyor, yani kadınlara dönük "adaletsizliğe" vurgu yapılıyor. "Eşdeğer" olmanın "eşit" olmaktan daha şümullü ve daha somut bir kelime olduğunu bilmem ki nasıl anlatmalı?
Cumhurbaşkanı tabiat kanunları içerisinde rol dağılımı ağırlıklı bir değerlendirmeyle birlikte, kadın için neredeyse "erkeklerden daha üstün" bir konum tarifi yapıyor söz konusu konuşmasında.
İtiraz edenler ne diyor? "Yok kardeşim, kadınlar inşaatta da çalışır, hamallık da yapar". İnsanın içinden "iyi ne duruyorsun, git çalış o vakit" diyesi geliyor.
Üstelik Tayyip Erdoğan cumhuriyet tarihinde kadın haklarını güvenceye alan en fazla yasayı çıkaran devlet adamıdır. Sadece Erdoğan Hükümetlerinin miras hukukunda kadın lehine getirdiği "eşitlikçi" yasalar bile devrim niteliğindedir.
Asıl büyük ayıp şurada: Cumhurbaşkanımızın söyledikleri bu kadar açık seçik ortadayken, ülkenin bütün büyük gazeteleri söylenen sözleri keserek ve çarpıtarak verdi. Manşetlere sadece "kadın-erkek eşit değildir" kısmını alır, "eşdeğer ve adalet" kısmını keserseniz, siperde bekleyenlere fırsat vermiş olursunuz. Yapılan budur ve açıkça kışkırtıcılıktır.
Böyle bir saldırıya maruz kalan da "diktatör" denilen Cumhurbaşkanı, iyi mi?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.